(İlk kez bir Fransız sitesinde (www.leotamaki.com) 8 Eylül 2017’de yayımlanan bu makale, yazarı Malcolm Tiki Shewan’ın izni ile Laurent Barthaux tarafından metnin asıl dili olan Fransızcadan İngilizceye [2018] ve İngilizceye çevirenin izni ile de Ümit Duran tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir [2018]. 1.11.2022 tarihinde imla düzeltileri yapılmıştır.)
omote ve ura kanjileri, Marie-Rosa Valuzzi
Gözüktüğü Gibi Olmayan Şeyler…
Aikidoya yeni başlayan biri mindere adımını attığı ilk gün, anlamını bilmediği çok sayıda Japonca terim ile karşılaşır. Böylesi durumlarda çeviri kilit bir rol oynamaktadır. Sıklıkla bu terimlerin sözcük-çevirisi hali aklımıza kazınır ve onunla yetiniriz ve bu kelimeleri duyduğumuz zaman bir anlam aklımıza gelir. “Bir anlam” diyorum, çünkü duyduğumuz o kelimenin gerçek anlamı bizim aklımıza gelen o sözcük-çevirisi anlamdan tahmin edilemeyecek ölçüde daha farklı, daha geniş yahut daha derin olabilir.
Her zaman budo terimleri ve kanjileri hakkında derin araştırmalar yapmaları konusunda insanlara öğüt veririm. Uzun yıllardır budo çalışıyor olan insanlar bile bazen bu araştırmaları yeterince yapmamış bir şekilde ya da daha kötüsü bu terimler hakkında yanlış bilgiye ve anlayışa sahip bir şekilde hayatlarına devam edebiliyor. Japonca söz konusu olduğunda şunu diyebiliriz: “Kesin olan bir şey varsa o da kesin olan bir şey yoktur.” Bizim dilimizdeki kesinlik ve netliğin aksine Japonca ve ideogram yazısı kendi içinde bir esneklik barındırır, ki bu da belli bir kanjinin birçok anlama kapı açması durumunu doğurur. Hatta belli bir terimin bir ekolde başka, diğer ekolde başka anlama geldiği bile olabilir. Bu durum ile "Omote ve Ura" bölümünde karşılaşacak ve aikido ile diğer savaş sanatlarında farklı anlamlara geldiklerini göreceğiz.
Omote ve Ura
Önce şu iki karakterin anlamlarına bakalım. Omote (表); Japoncada bu kanjinin ilk anlamı “ön”, “önünde” veya “yüz”dür. Önümüzde gördüğümüz şeyi ifade eder. Bir elbisenin dış kısmını, yani görünen kısmını, yani aşikar olanı da ifade edebilir. Ayrıca bu kanji bir “bakış açısı” veya “resmî pozisyon” anlamına da gelebilir. Ura (裏) ise “iç taraf, içerisi” gibi anlamlara ya da genel olarak “içte olan” anlamına gelir. Bu terim “saklı olan” gibi de anlaşılabilir. Ayrıca zaman içinde “asıl güdü” ya da “bir şeyin amacı” gibi ezoterik anlamlar da kazanmıştır.
Yani omoteyi yüzey olarak düşünürsek ura da bu yüzeyin altında kalan olacaktır.
Bu iki terim bir yin-yang ilişkisine sahiptir ve ikisi arasındaki zıtlık aslında onların birbirini tamamlayıcısıdır, biri diğerini yaratır. Bir şey hakkında bir algı oluştuğu zaman eş zamanlı olarak o şeyin omote-ura yanları belirir ve o şey hakkında tam bir algıya sahip olmamızı sağlayan şey de zihnimizde beliren bu omote-ura zıtlığıdır. Eğer bir omote varsa bir ura da daima vardır. Bu yüzden bir konu, bir fikir, bir durum, bir eylem, bir yapı, bir teknik, kısacası her şey hakkındaki kavrayışımız, bu iki kavramı (omote-ura) birden özümsediğimiz zaman bütün olacaktır. En basit şekilde açıklayacak olursak ayın görünen ve karanlık yüzlerini düşünebiliriz. Bir başka örnek olarak bozuk parayı ele alabiliriz; yazı ve tura. “Kaşar o kadar ince kesilmiş ki sadece bir yüzü var” cümlesini duyduğumuz zaman bizi güldüren şey nedir? İşte bu şey omote ve ura ile açıklanabilecek olan şeydir. Bir kaşar dilimi ne kadar ince olsa da asla tek yüze sahip olamaz. Her şey bir omoteye ve bir uraya sahiptir. Bizi burada asıl ilgilendiren konu ise bu iki terimin aikido ve diğer savaş sanatlarında nasıl kullanıldığı.
aikidonun kurucusu O’Sensei Morihei Ueshiba
Omote ve ura'nın temel anlamı olarak budoda karşımıza çıkan şey, kendini ekollerin öğretilerinde göstermektedir. Yeni başlayanlar ilk önce omote waza (waza 技: teknik) çalışırlar. Bu omote waza (ön teknikler) bünyesindeki ilkeler, özleri gizlenerek öğretilir ve bu gizleme de ma-ai, hedef, amaç, adımlama, uygulama hızı, adlandırma, durum, yönelme, uygulama şekli ve benzeri şeyler üzerinde yapılan çeşitli değişikliklerle sağlanır. Genelde bu teknikler aynı zamanda ekolün başlıca ilkelerinin seyreltilmiş halleridir. Yani bu omote teknikler serisinin altında yatan düşünce, kişinin bu tekniklerin özlerine ulaşmak için kendini o öğretinin içine sokmasını sağlamaktır. Buna bağlı olarak da budocu, öğretinin faydasını ve mantığını kavrar ve bu öğretinin aktarımında bir çark olur.
Bugün vahim olan durum ise yeni başlayan kişilerin, önemi ve gerçek anlamının farkında olmadan, yığınla bu öğreti tekniklerini öğrenmesidir. Bu teknikler sıklıkla “temel teknikler” diye küçümsenebilir, başlangıç seviyesindeki kişilere layık görülebilir ya da en kötü durum olarak tamamen göz ardı edilebilir. Olumlu tarafından bakacak olursak bu formül ekollerin sırlarını gizleme konusunda çok başarılı olmuştur. Bu yüzden de bu teknikler tanıtım gösterilerinde halka rahatça gösterilebilir; ryu'nun özünün açığa çıkma riski yoktur. Bu durum, kişinin zeki bir rakip tarafından çalınmış olan kendi tekniğine kurban gitmesi (mitori) ihtimalinin bulunduğu zamanlarda gerçekten ciddi bir konuydu. Omote oldukça didaktik, oldukça kurallı aynı zamanda oldukça muhafazakar bir yöne sahiptir. Yeni bir öğrencinin içtenliğini, samimiyetini ölçen yol da omoteden geçer.
Omote ve ura terimlerinin kata ismi olarak kullanılışları da mevcuttur. Örneğin, shoden omote waza ya da omote no ken. Shinto Muso Ryu Jodo Ekolü buna güzel bir örnektir. Bu ekolde öğrenilen ilk kata serisinin adı omote waza'dır. Bu seri 12 katadan oluşur ve her katanın ayrı ismi vardır. Bir süre sonra kişi kage waza (dördüncü kata) serisini öğrendiği zaman, şunu fark edecektir ki bu serideki katalar ve ilk serideki katalar aynı isimler sahiptir ve yine bu katalar omote waza serideki katalar ile örtüşmektedir. Kage (影) kelimesi “gölge” anlamına gelir ve bu da kage waza serisinin ilk serinin bir ura waza hali olduğunu gösterir. Bu seri sayesinde ilk seride görmüş olduğumuz tekniklerin iç yüzünü görme şansımız olur. Tekniklerin gerçek ve etkili yönü ise bu aşamada kendini göstermektedir.
Bu iki terim, yani omote ve uranın kullanıldığı bir başka bir alan ise kılıç terminolojisidir, ki burada mantık daha anlaşılırdır. Kılıç kuşağın içine geçirilip kesen kısmı, yani ağzı yukarı bakacak şekilde kuşanıldığında, kılıcın dışarı, yani solumuza bakan tarafı omotedir, kuşanan kişinin beline temas eden tarafı ise uradır. Kılıç yapımcıları katanalarda omote kısma imzasını kazır. Eğer bir kılıcın ura kısmı imzalı ise bu onun bir tachi olduğunu gösterir ve tachiler kesici ağzı aşağı bakacak şekilde kuşanılır. Ayrıca bir kılıç çekilip savunma duruşuna geçildiği zaman kılıcın omote kısmı aynı zamanda rakibin de omote kısmı olacaktır. Bu detay sonraki paragrafta açıklanacaktır ve bu detay pek de rastlantıymış gibi durmuyor.
Omote ve Uranın Mekansal Terimler Olarak Kullanımı
Omote ve uranın bir diğer kullanımı ile karşılaştığımız durum ise rakibe karşıdan baktığımız durumdur. Eğer rakip karşımızda chudan no kamae (kılıcın bel hizasında ve vücudun önünde karşıya tutulduğu savunma duruşu) duruşta ve sağ ayağı ile eli önde vaziyette duruyorsa rakibin (rakibe göre) sol tarafı bizim omotemizdir ve bu, rakibin kendine göre de iç tarafı, yani omotesidir. Rakibin vücudunun sağ tarafı ise uramızdır. Burada görülüyor ki rakibin omotesine saldırmak için ona karşısından, urasına saldırmak için ise arka tarafına hamle yapmamız gerekir.
Genelde bu gibi mekansal durumlarda omote ve ura kavramlarını aikido sanatının temellerine yedirilmiş olarak görebiliyoruz. Özellikle ikkyo, nikyo, sankyo, yonkyo, gokyo ve hiji gatame gibi osae wazalara (kilitleme tekniklerine) baktığımız zaman görüyoruz ki omote form ile rakibin önünde, ura form ile de rakibin çevresinden dolanarak arkasında oluyoruz.
Burada, omote formun asıl ve gizli özünün ura form olduğunu söylemek ya da, her ne kadar yukarıda bahsetmiş olsak da, uranın omoteden daha güçlü bir savaş metodu olduğunu iddia etmek doğru olmayacaktır. Aradaki ufak farka dikkat edelim; bir tekniğin omote ve ura formları arasındaki fark başka bir şeydir, bir öğretinin omote ve ura ilkeleri arasındaki fark daha başka şeydir.
Bence biz aikidoda omote ve urayı, tek bir şeyin iki yüzü olan ying ve yangın bir ifadesi olarak kullanıyoruz. Şunu görebiliriz ki “uygulama mantığı” (ri-ai 利合) doğrultusunda gokyo gibi sadece ura forma ya da sadece omote forma sahip teknikler vardır. Göz ardı edilen önemli nokta omote ve ura arasında daima mutlak bir görelilik ilişkisinin olmasıdır.
Bir teknikte, örneğin shomen uchi ikkyo, rakibe karşıdan sankaku (üçgen adımlama) ile giriyorsak bunu omote kabul eder ve tekniğe "shomen uchi ikkyo omote" deriz. Eğer rakibin saldırı doğrultusunun dışına çıkıp onun arka tarafına ulaşabiliyorsak bu ura olacaktır ve buradan yapılan tekniğe "ura waza" diyeceğiz. Omote ve uranın göreliliğinden bahsetmişken; ikkyo tekniğini rakibin saldırı hattından çıkmadan, dümdüz bir doğrultuda da yapabiliriz. Bu durumda yaptığımız ikkyo chokusen olacaktır, ki bu chokuseni sankaku adım ile yaptığımız ikkyoya kıyasla omote olarak kabul etmemiz gerekecektir. Çünkü chokuseni uygularken, az önce bahsettiğimiz omote tekniğini uygulamaya kıyasla daha az, belki de hiç dönüş gerçekleştirmedik. Tersi de geçerli olacaktır ve az önce "omote" dediğimiz shomen uchi omote, shomen uchi chokusene kıyasla ura kalacaktır vs..
Aikidoda Omote ve Ura
Sanırım bu görece daha basit konuda kafamız karışmış olabilir. Günümüzde aikidoda omote ve ura terimlerini basitlik ve kolay anlaşılırlık hatrına, aikidonun içindeki iki farklı temel formu ifade etmek için kullanıyoruz; rakibe ön tarafından teknik yapmak ve rakibe arka tarafından teknik yapmak. Bu birbirine zıt ama birbirini tamamlayan ikili temel konseptin kölesi olmaktan kurtulmayı aradığımız anda omote ve ura arasındaki görelilik, aikidonun nasıl sonsuz bir teknik ihtimaller ve imkanlar bütünü olduğunu ve bir özgürlüğe, sınırsızlığa kapı açtığını bize gösterecek.
Aikidodaki Japonca terimlerle ilgili karşılaştığımız bir problem de omote-ura ve irimi-tenkan terimleridir. Bu terimler bazen birbirinin yerine, bazen de aynı anda kullanılmaktadır. Elbette bu terimler birbirlerine yakın şeyleri ifade etse de aralarında oldukça bariz farklar bulunmaktadır.
Farklılıkları ve benzerlikleri anlamak için kanjilere başvurmak her zaman iyi bir yoldur. İrimi (入身) “girmek” anlamına gelen iru (入) ve “vücut” anlamına gelen mi'den (身) oluşan iki kanjili bir kelimedir. Bu kelime de "vücudu yönlendirmek, vücutla dönmek, vücudu sokmak" anlamlarına gelir. Yani diyebiliriz ki irimi bize rakibin hayati küresine girmeyi anlatır. Chiba Kazuo Sensei ile olan bir konuşmamı hatırlıyorum ve irimi kavramı hakkında şunu söylemişti: “Rakibin vücudunu kontrol edebileceğin ve senin, onun hayati merkezine ulaşabileceğin ama onun sana ulaşamayacağı bir konumda dönmek.” Bu açıklama birçok tarihî savaş metninde geçen saldırı tarifi ile örtüşmektedir. Yani şöyle bir cümle de kurabiliriz; “Savaş sanatları temel olarak irimidir.”
Tenkan (転換) ise “dönüş” ya da “değiştirmek” anlamına gelen iki kanjiden oluşur. Japoncada neredeyse aynı anlama gelen iki kanjiden oluşan kelimelerle sıklıkla karşılaşırız, ki bu da gerçekten o kelimenin, ifade ettiği şeye yaptığı vurguyu arttırır. Tenkan dairesel bir harekettir ve sıyrılıp rakibin merkezine girerek irimiyi gerçekleştirme olanağı sağlar. Böylece bu dört terimi (omote/ura, irimi/tenkan) inceleyerek farklarını görebiliyor, aynı zamanda anlam karmaşası yaşatmaya ne kadar müsait olduklarını fark ediyoruz.
Eğer soru sormazsak kafamız da karışmaz ve bu terimleri istediğimiz gibi kullanabiliriz. Değil mi!?
Omote ve ura terimlerinin sevdiğim bir kullanımı da farklı fakat alakalı bir konudan bahsederken karşımıza çıkıyor. Örneğin "ryoku" olarak da bilinen chikaradan (güç) bahsederken omote chikara ve ura chikara tabirlerini kullanabiliriz. İlki (omote chikara) daha çok kas gücünü, fiziksel gücü belirtirken ikincisi (ura chikara) daha çok her insanın içinde bulunan bir içsel gücü, gizli, ruhsal bir gücü belirtmektedir. Aikidoda bunu kokyu ryoku (hayat enerjisi, nefes ya da ruh enerjisi) ile ifade ederiz. Her aikido idmanında, sadece kas gücü kullanıp rakibin kuvvetine karşı gelerek bir dış güç aramayı değil, içsel gücün bir diğer adı olan ki (気) gücünü kullanmayı da hatırlatır hocalarımız bize. Burada sık yapılan hata ise; “iyi” ve “kötü” şeklinde yargılar oluşturmak ve bu gücün kullanımını kınamaktır. Oysa omote ve uranın tamamlayıcılığını ve duruma göre gereksinimini gördüğümüzde şunun bilincine varırız; iyi ve kötünün bu durumlarda yeri yoktur!
Aikido tekniklerinin, vücudun iskelet yapısı gibi katı ve sert gō (剛) öğeleri veya kas, tendon ve bağ dokular gibi yumuşak ve esnek jū (柔) öğelerine hitap eden oldukça net biyomekanik yapıları vardır. Vücudun hareketlerine kaynaklık eden şeyler tendonlar ve kaslardır; ve kasların sadece kasılabilir. Bu şu demek; kollarımı önümde birleştirdiğim zaman belli bir kas grubu kasılıyor, kollarımı dışarıya doğru, ters yönde açtığımda ise farklı bir kas grubu kasılıyor. Kısacası, herhangi bir hareketi yapmak için belli bir kas grubunun çalışması gerekli, ve bu tam zıt yöndeki hareket için de geçerli. Bir hareketin uygulanışının her iki yönü de öğrenilmeli ki hareket bir yönde uygulandığı zaman onun zıt yönü bir direnç göstermesin, yani vücut tamamen rahat olsun. Şu da bilinen bir gerçektir; bir hareketi düzgün yapamadığımız zaman bu, genelde birbirine karşı çıkan kaslar yüzündendir. Omote kinniku ve ura kinniku (kinniku 筋肉: kas) terimlerinin, vücut hareketlerinin ilkelerini daha iyi anlama ve bu eğitimi daha metodik ve etkili hale getirmek için budoya girdiğini görmekteyiz. Bazı budo dallarında ura kinniku denilen iç kasları geliştirmek, güçlendirmek üst seviye eğitimlerin bir parçasıdır.
Omote ve ura üzerine yaptığımız bu yolculuğumuzu bitirirken şunu da belirtmek isterim; ura terimi "omotenin arkasında saklı olan” anlamına geldiği için çoğu zaman bir şeyin urasından bahsetmek isterken yanlışlıkla omotesinden bahsedebiliyoruz. Urayı “dış taraf” olarak düşündüğümüz zaman onu omoteleştirmiş oluyoruz. Omote ve ura hakkında kavram karmaşası yaşamamız çok sıra dışı değildir. Omote varsa ura da vardır ve bu ura gizli olanı ifade eder. Çalışmaya devam!
çeviren: Ümit DURAN
Orijinal makale için tıklayınız.
İngilizce çeviri için tıklayınız.
Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.
Malcolm Tiki Shewan Kimdir?
Avrupa İaido Federasyonu’nun teknik sorumlusu ve 7. dan aikido ustasıdır. 6 yaşında eskrim çalışmaya başlamış, ardından bir süre judo yapmıştır. Judoyu takiben bir süre Muso Shinden Ryu ve Muso Jikiden Eishin Ryu stillerinde iaido çalışmıştır. 18 yaşında iken Nobuyoshi Tamura Sensei ile aikidoya başlamıştır. Yoğun bir şekilde aikido çalışmakla beraber Tenshinsho Jigen Ryu kenjutsu ve Shinto Muso Ryu jodo sanatlarında da ilerlemiştir.Japon kılıç yapımcılarının Koto Dönemi‘nin (16. yy) muhteşem kılıçlarını üretmekte kullandıkları antik yöntemleri öğrenmek için 15 ay Japonya’da kaldı. Ayrıca bu esnada Japonya’da kılıç bakımı, tsuba yapma yöntemleri, kın yapım teknikleri ve ahşap silah yapımı (bokken, jo vb.), seramik ve marangozluk gibi başka zanaatlarla ilgilenmiştir. Japon kılıcı hakkında birçok kitap yazmıştır.
Farklılıkları ve benzerlikleri anlamak için kanjilere başvurmak her zaman iyi bir yoldur. İrimi (入身) “girmek” anlamına gelen iru (入) ve “vücut” anlamına gelen mi'den (身) oluşan iki kanjili bir kelimedir. Bu kelime de "vücudu yönlendirmek, vücutla dönmek, vücudu sokmak" anlamlarına gelir. Yani diyebiliriz ki irimi bize rakibin hayati küresine girmeyi anlatır. Chiba Kazuo Sensei ile olan bir konuşmamı hatırlıyorum ve irimi kavramı hakkında şunu söylemişti: “Rakibin vücudunu kontrol edebileceğin ve senin, onun hayati merkezine ulaşabileceğin ama onun sana ulaşamayacağı bir konumda dönmek.” Bu açıklama birçok tarihî savaş metninde geçen saldırı tarifi ile örtüşmektedir. Yani şöyle bir cümle de kurabiliriz; “Savaş sanatları temel olarak irimidir.”
Tenkan (転換) ise “dönüş” ya da “değiştirmek” anlamına gelen iki kanjiden oluşur. Japoncada neredeyse aynı anlama gelen iki kanjiden oluşan kelimelerle sıklıkla karşılaşırız, ki bu da gerçekten o kelimenin, ifade ettiği şeye yaptığı vurguyu arttırır. Tenkan dairesel bir harekettir ve sıyrılıp rakibin merkezine girerek irimiyi gerçekleştirme olanağı sağlar. Böylece bu dört terimi (omote/ura, irimi/tenkan) inceleyerek farklarını görebiliyor, aynı zamanda anlam karmaşası yaşatmaya ne kadar müsait olduklarını fark ediyoruz.
Eğer soru sormazsak kafamız da karışmaz ve bu terimleri istediğimiz gibi kullanabiliriz. Değil mi!?
Omote ve ura terimlerinin sevdiğim bir kullanımı da farklı fakat alakalı bir konudan bahsederken karşımıza çıkıyor. Örneğin "ryoku" olarak da bilinen chikaradan (güç) bahsederken omote chikara ve ura chikara tabirlerini kullanabiliriz. İlki (omote chikara) daha çok kas gücünü, fiziksel gücü belirtirken ikincisi (ura chikara) daha çok her insanın içinde bulunan bir içsel gücü, gizli, ruhsal bir gücü belirtmektedir. Aikidoda bunu kokyu ryoku (hayat enerjisi, nefes ya da ruh enerjisi) ile ifade ederiz. Her aikido idmanında, sadece kas gücü kullanıp rakibin kuvvetine karşı gelerek bir dış güç aramayı değil, içsel gücün bir diğer adı olan ki (気) gücünü kullanmayı da hatırlatır hocalarımız bize. Burada sık yapılan hata ise; “iyi” ve “kötü” şeklinde yargılar oluşturmak ve bu gücün kullanımını kınamaktır. Oysa omote ve uranın tamamlayıcılığını ve duruma göre gereksinimini gördüğümüzde şunun bilincine varırız; iyi ve kötünün bu durumlarda yeri yoktur!
Aikido tekniklerinin, vücudun iskelet yapısı gibi katı ve sert gō (剛) öğeleri veya kas, tendon ve bağ dokular gibi yumuşak ve esnek jū (柔) öğelerine hitap eden oldukça net biyomekanik yapıları vardır. Vücudun hareketlerine kaynaklık eden şeyler tendonlar ve kaslardır; ve kasların sadece kasılabilir. Bu şu demek; kollarımı önümde birleştirdiğim zaman belli bir kas grubu kasılıyor, kollarımı dışarıya doğru, ters yönde açtığımda ise farklı bir kas grubu kasılıyor. Kısacası, herhangi bir hareketi yapmak için belli bir kas grubunun çalışması gerekli, ve bu tam zıt yöndeki hareket için de geçerli. Bir hareketin uygulanışının her iki yönü de öğrenilmeli ki hareket bir yönde uygulandığı zaman onun zıt yönü bir direnç göstermesin, yani vücut tamamen rahat olsun. Şu da bilinen bir gerçektir; bir hareketi düzgün yapamadığımız zaman bu, genelde birbirine karşı çıkan kaslar yüzündendir. Omote kinniku ve ura kinniku (kinniku 筋肉: kas) terimlerinin, vücut hareketlerinin ilkelerini daha iyi anlama ve bu eğitimi daha metodik ve etkili hale getirmek için budoya girdiğini görmekteyiz. Bazı budo dallarında ura kinniku denilen iç kasları geliştirmek, güçlendirmek üst seviye eğitimlerin bir parçasıdır.
Omote ve ura üzerine yaptığımız bu yolculuğumuzu bitirirken şunu da belirtmek isterim; ura terimi "omotenin arkasında saklı olan” anlamına geldiği için çoğu zaman bir şeyin urasından bahsetmek isterken yanlışlıkla omotesinden bahsedebiliyoruz. Urayı “dış taraf” olarak düşündüğümüz zaman onu omoteleştirmiş oluyoruz. Omote ve ura hakkında kavram karmaşası yaşamamız çok sıra dışı değildir. Omote varsa ura da vardır ve bu ura gizli olanı ifade eder. Çalışmaya devam!
çeviren: Ümit DURAN
Orijinal makale için tıklayınız.
İngilizce çeviri için tıklayınız.
Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.
Malcolm Tiki Shewan Kimdir?
Avrupa İaido Federasyonu’nun teknik sorumlusu ve 7. dan aikido ustasıdır. 6 yaşında eskrim çalışmaya başlamış, ardından bir süre judo yapmıştır. Judoyu takiben bir süre Muso Shinden Ryu ve Muso Jikiden Eishin Ryu stillerinde iaido çalışmıştır. 18 yaşında iken Nobuyoshi Tamura Sensei ile aikidoya başlamıştır. Yoğun bir şekilde aikido çalışmakla beraber Tenshinsho Jigen Ryu kenjutsu ve Shinto Muso Ryu jodo sanatlarında da ilerlemiştir.Japon kılıç yapımcılarının Koto Dönemi‘nin (16. yy) muhteşem kılıçlarını üretmekte kullandıkları antik yöntemleri öğrenmek için 15 ay Japonya’da kaldı. Ayrıca bu esnada Japonya’da kılıç bakımı, tsuba yapma yöntemleri, kın yapım teknikleri ve ahşap silah yapımı (bokken, jo vb.), seramik ve marangozluk gibi başka zanaatlarla ilgilenmiştir. Japon kılıcı hakkında birçok kitap yazmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder