(İlk kez Karate Bushido adlı Fransız dergisinin Nisan 2001 sayısında yayımlanan bu makale, yazarı Malcolm Tiki Shewan’ın izni ile Laurent Barthaux tarafından metnin asıl dili olan Fransızcadan İngilizceye [2018] ve İngilizceye çevirenin izni ile de Ümit Duran tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir [2019]. Metnin düzeltisi Zeynep Basmacı tarafından yapılmıştır. 1.11.2022 tarihinde bazı imla düzeltileri yapılmıştır.)
“Tekniği geliştirmek, durmaksızın kendini eğitmek, potansiyelin sınırlarını zorlamak; bunlar muhtemelen her budokanın temel hedefidir. Ki-ken-tai kavramı her budokanın kusursuz bir kişisel çalışma aracılığıyla bu hedefe ulaşmasını sağlayabilir.”
Malcolm Tiki Shewan
İnsan
Ki: Yaşayan Evrenin Enerjisi
kimochi: his, duyu
kiryoku: canlılık
kika: buharlaşma
kifu: tabiat, karakter
kichigai: çılgınlık
kikan: soluk borusu
kiutsu: melankoli
kishō: hava, iklim
kigai: cesaret, haysiyet
Tai: Toparlanmış Cisim
Ken - Çift Kenarlı Olan
Ki-ken-tainin Keşfedilebilmesi için Elzem Unsurlar
Ağırlık Merkezini Bul
1. Egzersiz
Eller ve Kılıç Arasında Doğru Bir Bağ Kurmak - Te no Uchi
Öyleyse Kılıcı Tutuşumuz Nasıl Olmalıdır?
Eğer bana “Budoda ilerlemek isteyen bir budokanın özümsemesi gereken en önemli prensip nedir?” diye soracak olursanız cevabım tereddütsüz hazırdır; ki-ken-tai (気剣体) kavramı. Ayrıca dostum Pascal Krieger ve ben, çalışma esnasında kişiye yapılan uyarıların %90’ının, düzeltildiği takdirde tekniği yüzde yüz geliştirebilecek bir unsur olan ki-ken-tai hakkında olduğu konusunda hemfikiriz.
Ben bunu (ki-ken-tai) daha basit olarak “kullanılan enerji, kullanılan alet ve vücudun birliği” şeklinde ifade ediyorum. Fiziksel bir eylemde veya bir alet kullanırken insan, potansiyelinin farkına tamamen vararak ruhen ve bedenen tamamen birleşir. Aikidoda beden ve zihnin birliği çalışma için elzemdir. Fakat bu birlik, kişi üçüncü bir boyutun, yani elindeki aletin farkına varır varmaz, çok daha kolay keşfedilecektir. Bu yüzden silahların, budodan bahsedersek ken'in, çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Her ne kadar ki-ken-tai kavramının ismindeki ken kelimesi “kılıç” anlamına gelse de ima ettiği şey, herhangi bir “alet”tir. Ve insan elindeki aleti, ki-ken-tai'yi icra ederken bir kayba uğramaksızın değiştirebilir. Böylece ressam için ken bir fırça, müzisyen için bir enstrüman, binici için bir at ve kayakçı için bir kayak olacaktır. Görülüyor ki bu tasavvur sadece savaş sanatı çalışanlar için değil, hayatın farklı sahalarından insanlar için de geçerlidir.
İnsan
Hayvanlar aleminde insan, kendi türüne has bazı özellikleri ile diğer hayvanlardan ayrılır. Bu özelliklerden iki tanesi her zaman akla gelir ve basitlik ve aşikarlıklarına rağmen bence bizim denge ve ahengi ifademiz konusunda son derece önemli içsel ve bütünleyici faktörlerdir.
-İnsan iki arka ayağının üzerine kalktı (bipedalizm [T.ç.n.]) ve böylece yerden göğe yükseldi. Yer-gök-insan ilişkisi Doğu’nun savaş sanatlarında sıklıkla ruhani ve(ya) felsefi açılardan ele alınmıştır.
-İnsan alet kullanır. İnsan, karmaşık bir iş yapabilmek için karmaşık bir aleti kullanmayı öğrenen hayvanlar alemindeki tek canlıdır.
Bu son özellik muhtemelen iki ayak üzerinde dururken ellerinin herhangi bir şey yapabilmek üzere serbest kalmasının bir sonucudur. Fakat bu fenomenin “Bu meraklı ellerle ne yapacağımı bilmiyorum” kadar basit şey olduğunu hiç sanmıyorum. Hayır, ben daha az “tesadüfi” sebeplere inanmayı tercih ederim.
Ki-Ken-Tai İnsanoğlunun Bir Özelliğidir Ve Bu Özelliğin Mükemmeliyeti Bizim Mirasımızdır
Her bir kanjiye ayrı ayrı bakmak hem ilginç hem de gereklidir. Fakat şunu unutmamalıyız ki kavramı açıklayan şey bu üç kanjinin toplamıdır. Bu üç karakteri ayrı ayrı incelemek bize kavramın anlamını her zaman veremeyebilir. Bu kanjiler bileşenlerinin anlamlarını aşan bir anlama sahip bir kelime oluştururlar. Bu üç ayrı ana renk ve onların karışımının ortaya çıkardığı renk arasındaki ilişki gibidir.
ki kanjisi
Ki: Yaşayan Evrenin Enerjisi
Savaş sanatları camiasında ki (氣) ya da Çinlilerin chi dediği "gizemli güç" hakkında yüzlerce hikaye kulağımıza gelmiştir. Kendinden çok daha güçlü rakipleri bu güç sayesinde kolayca etrafa savuran veya vurulan darbelere hiç istifini bozmadan karşı koyabilen hocaların haberlerini alıyoruz. Havada uçan bir kuşu ki dolu bir bağırışla öldürmek veya ağır yarası ya da hastalığı olan birini bu güçle iyileştirmek de anlatılanlar arasındadır.
Aikidoka için bu kelime her yerdedir; aiki, kiai, ki-musubi, ki-awase, ki no nagare vb. Tüm bu kelimeler aikidokaya ki'nin anlamı ile ilgili bir muğlaklık verecek, ama yine de bu kavramın son derece önemli olduğuna onu ikna edecektir. Japonca ile biraz ilgilenenler bu kelimenin kullanım sıklığını fark edecektir:
kiryoku: canlılık
kika: buharlaşma
kifu: tabiat, karakter
kichigai: çılgınlık
kikan: soluk borusu
kiutsu: melankoli
kishō: hava, iklim
kigai: cesaret, haysiyet
Sözlüğümde ki kanjisi ile başlayan 175 kelime başlığı var. Ve bu sözcüklerden bazıları, örneğin kikon (ölülerin ruhları), kutsal veya gizemli şeyleri ifade ederken bazıları “adî” şeyleri ifade etmekte. Tabii ki de, bu 175 kelimeye ki kanjisinin sonda veya ortada olduğu birleşik kelimeler ve içinde kullanıldığı bağlama göre anlamı belirlenen öğeler dahil değil. Bu epeyce kelime demek! Bu klasik piktogram (üstteki görsel) bize zengin bir içerik sunar: birleşik iki kök, pirinç ve buhar.
Ki pirinç pişirirken ortaya çıkan, fakat kendisini değil, sadece yarattığı etkileri görebildiğimiz bir tür “kullanılabilir güçtür”. Kısa ve öz konuşursak aslında, evreni ve evrendeki her şeyi yaşatan veya var eden şey yaşam enerjisidir. Bu elektrik ile aramızdaki ilişki gibidir; herkes elektrik ile ne yapabileceğini bilir, ama kimse onun ne olduğunu bilmez. Ardından elektronları tasavvur ederiz, elektronların hareketlerini şematize ederiz. Ama şemalar bize onların ne olduğunu açıklamaz. Böylece hesaplamalarda kullanabileceğimiz bir yük birimimiz olur. Kiyi elektrik terimleri ile açıklamaya çalışanlar oldu. Ama bu bize daha net bir açıklama sağlamaz. Zaten herkes tecrübelidir ve herkes bize en iyi açıklamayı yapar(!)
Her insan kendi ki dozuna sahiptir ve bu doz bittiği zaman hepimiz tekrar toprak oluruz. İlginçtir, bu potansiyeli kullanmak için insanoğlu tarafından geçmişte keşfedilmiş birden çok yol vardır. Bu yollar arasında en temel olanı, ki'yi ve onun geçici mahfazası olan vücudu (tai) etkin bir şekilde ahenge sokmaktır. İnsanoğlunda bu kapasite ve bunu başaracak irade vardır. Do'ya, yani yol'a (michi) başlangıç mahiyetindeki şeyler şu aşağıdakilerdir:
tai kanjisi
Tai: Toparlanmış Cisim
Bu karakter (体) çok daha somuttur, ve tam olarak “bir şeyin cismi, bir şeyin maddi malzemesi” anlamına gelir. Sanırım, bu tanımlamada, tai kavramının ki kavramının tam zıttı olduğunu söylemek dışında daha fazla detaya girmeye gerek yoktur. Daha önce kiryoku'nun (気力) "canlılık" anlamına geldiğini söylemiştik; tairyoku (体力) ise "fiziksel güç" anlamına gelir ve tai-iku (体育) da "beden eğitimi, jimnastik" anlamındadır. Bu kavramların hepsinde güçlü bir bütünsellik dikkatimizi çeker. Biri olmadan diğerinin bir anlamı yoktur. Canlılığı olmadan vücut nasıl bir güce sahip olabilir? Ya da maddesi veya bedeni olmadan “canlılık” evrende ne anlama gelir? İkisi arasında bir dengenin olmaması bir marazdır.
ken kanjisi
Ken - Çift Kenarlı Olan
"Tsurugi" olarak da telaffuz edilebilen ken (剣) kanjisi iki kökten mürekkeptir; soldaki karakter “birleştirmek” anlamındadır, sağdaki karakter ise kılıcın ağız kısmını ifade etmektedir. Bu da bizde büyük, tek bir kılıçtansa, iki ağızlı bir kılıç tasavvuru oluşturur.
Ken, ayna ve mücevher (magatama) ile birlikte Japon ulusunun efsanevi yaratılışı ile ilişkilendirilen üç kutsal mirasından biridir. Tüm medeniyetlerde kılıç; yargı ve adaletin sembolü olarak görülmüştür. Ama şimdi bakıyorum da yıllarca sadece adliyelerin önlerinde gördüğümüz heykellerin ellerindeki kılıçtan başka kılıç dikkatimi cezbetmemiş, daha ötesini düşünmemişim.
Doğa, durmaksızın devam eden dinamik bir süreçtir ve bu aralıksız devinim evrenin düzeninin yasasının mükemmel bir şekilde icra edilmesini sağlar. Evrenin bu yasalarına uyan tüm şeyler, tüm olaylar, tüm varlıklar aynı zamanda bu yasaların uygulayıcılarıdırlar. Yeşil bitkiler güneşi ve karbondioksidi dönüştürür; dişi ve erkek yakınlaşır, birleşir ve ürer; elektrik bir kutuptan diğerine gider; maddelerin atomları yakınlaşır, birbirini iter, birleşir; manyetik kuvvetler belli bir doğrultuda hareket ederler; dalgalar gök cisimlerinin çekimi ile kıyıya vurur ve geri döner; nefes alırız ve kalbimiz atar ve daha nicesi. Hareketleri itibariyle tüm bu şeyler, bu olaylar, bu varlıklar doğayı ve evreni oluşturdukları için aynı zamanda “evrenin yasası” durumundadır. Bu bağlamda “yasa” dediğimiz şeyi, hareketin yapısı olarak düşünebiliriz. Bu durumda doğa yasadır, çünkü evrenin nizamını belirleyen daima odur.
Bu görüşün iyi bir örneği Japoncadaki “anlamak” kelimesidir; wakaru (分). Bu kelimenin harfiyen anlamı “bölünmek”tir. Üstteki karakter bir insanı, alttaki karakter ise tıpkı ken kanjisinin sağındaki karakterde olduğu gibi kılıcı temsil ediyor. Böylece “bölen adam”ın, yar-gı eylemi ile birbirinden farklılaşan ve ayrılan iki kısım, birleşip bir bütün oluşturarak “anlamak” kelimesini meydana getiriyor. (“Anlamak” anlamına gelen wakarunun kanjisinde kılıç ve insan olması; anlama aşamasının ilk önce şeyler arasındaki farkı görmeyi, şeyler arasındaki farkı görmenin ise ilk önce o şeyleri birbirinden ayırmayı, yani tabiri caiz ise onları kılıçla kesmeyi gerektirdiğini gösterir. Benzer bir tasavvur Yunanca kökenli kriter kelimesinde de vardır ve “hüküm vermek” anlamına gelen bu kelime Yunancada “ayırmak” anlamına gelen krino (κρῑ́νω) fiilinden türemiştir. [T.ç.n.])
Ki-ken-tainin Keşfedilebilmesi için Elzem Unsurlar
Bazen seirokoku zen-ryo (doğru gücün doğru kullanılması ya da minimum eforla maksimum verim üretme) kavramı ki-ken-tai kavramı ile aşağı yukarı aynıymış gibi düşünülür. Lakin aslında, bunlar birbirinin zıddıdır. Ki-ken-tai'nin ikinci bir getirisi ise kişinin gücünü kullanmasının en iyi yolunu keşfetmesidir. Yani, ki-ken-tai ile bir eylemi gerçekleştirmek için bireyin üç bileşeninin mükemmel ve uyumlu bir şekilde birleşmesini sağlamak için budokanın yerine getirmesi gereken birçok temel prensip vardır.
Kişinin kendi vücudunda kalıcı ve doğru bir ağırlık merkezi bulması diğer her şeyden daha önceliklidir. Bu duruma shizen-tai ya da “vücudun doğal hal”i denir. “İnsanın fiziksel ve ruhsal merkezi” olması nedeniyle Doğu kültüründe çok önemli olan seika-tandeni, yani alt karında bulunan merkezi noktayı en iyi bu durumda hissedebilir ve kavrayabiliriz. Budokanın sadece bu merkezi kavraması değil, budo çalışmaları sayesinde bu merkezi daimî olarak hissetmeyi öğrenmesi gerektiği unutulmamalıdır. Eğer aikido gibi bir disiplin sanatı bize sadece bu kapasiteyi kazandırsa bile onca yılın emeği ve çalışması karşılığını bulur ve günlük yaşamlarımız bu bilginin ışığında daha farklı olur.
- Kollarınız uzanmış ve ayaklarınızı omuz genişliğinde açık şekilde durun. Burun, çene ve göbek aynı hizada olmalı.
- Kafatasınızın tepe noktasından vücudunuzun içinde bir şakul asıldığını ve ucundaki kurşunun leğen kemiğinizde olduğunu hayal edin. Vücudunuzun dengesini korurken ağırlığınızı topuklarınıza taşıyın. Tabanlar mutlaka yere basıyor olmalı.
- Şakulun kurşununun nerede olduğunu hissetmeye çalışın. Kurşun mutlaka vücudun arka tarafında omurgaya değiyor olmalı. Vücudumuz arkaya yaslanmış olsa bile dengemizin kötü olduğunu hissetmemeliyiz.
- Şimdi ağırlığınızı ayaklarınızın ön kısmının üzerine taşıyın. Topuklarınızın altından bir sayfa kağıt kaydırabilecek durumda olmalısınız. Dengemizin hâlâ sağlam olması gerekiyor.
- Şakulun ağırlığının nerede olduğunu hissetmeye çalışın. Kurşunun pelvisimizin önünde, alt karında olduğunu açıkça hissetmeliyiz. İşte bu pozisyonda shizen-tai'yi, yani ayakta duran insanın “doğal hal”ini bulmuş oluruz. Şimdi diyebiliriz ki vücudun tüm bölümleri yerli yerindedir; ön kısım önde, arka kısım arkadadır vs.. Egzersizin ilk kısmında ön kısım önde değil, oldukça arkadaydı. Bireyin fiziksel duruşunun ruhsal durumunun bir yansıması olduğunu biliyoruz. Böylece doğru shizen-tai pozisyonunun bize herhangi bir an için dinamik bir harekete hazır olan sağlam bir denge ve sağlam bir merkez sunduğunu görmüş oluruz. Kendimizde enerji ve ruh hususunda ileriye ve dışarıya doğru gerçek bir yayılma hissederiz. İnsanın erişebildiğinde evrenin merkezinde olduğu söylenen dikey duruşu keşfettiğimizde sei-chu-sen'den (正中線), yani “ortadaki doğru yol”dan bahsediyoruzdur. Dinamik hareketlerde olsun, hareketsizken olsun dengeli duruşunuzu herhangi bir anda sağlayabilecek kabiliyette olmanız, ki-ken-taiyi edinmek için gereken olmazsa olmaz bir koşuldur.
- Savunma duruşunuza geçin.
- Evvelce keşfettiğimiz denge noktasını sağlamaya çalışırken san kaku tai (hito e mi) yapın.
Shirata Rinjiro - hito e mi
Eller ve Kılıç Arasında Doğru Bir Bağ Kurmak - Te no Uchi
Evvelce insan ve yeryüzü arasında doğru bir bağ kurmuştuk. Şimdi ise insan yer ve gök arasında durabilmektedir; ten-chi-jin. Onu bir insan yapan başlıca özelliği gerçekleştirmektedir. Bir aleti kullanmak, tutmak, yapmak ise “insanlık”ının, kendisini mükemmelleştirmek için öğrenmesi gereken bir başka yönüdür. Bu konuyu çok iyi açıkladığını düşündüğüm Emmanuel Housset’in “Ruh ve El” (L'âme et la main) adlı metninin bazı bölümleri alıntılamak isterim: “Elin tabiatını anlamak, onu sıradan bir tutma organı olarak tasavvur eden zihniyetten kurtulmamıza sebep olur. El, aslında spesifik bir tür varoluşa işaret eder ve Aristoteles bu yüzden elin insana özgü olduğunu söyler… İnsan dünyada silahlı ve zırhlı olarak değil, çıplak olarak ilerler. “Dünyayı dinleyiş” olan zeka, aynı zamanda insanın kendi çıplaklığının emaresidir ve insan bu çıplaklık ile tüm yaşamı boyunca dünyaya maruz kalır. Hayvanın aksine insan, içinde doğalca yaşayabileceği belli bir habitat konforuna sahip değildir. İnsanın habitatı tüm dünyadır. İnsan eliyle yapılmış dünya üzerindeki her türlü şey, insanın sadece belli bir habitata değil, tüm dünyaya maruz kaldığını kanıtlayan nişanelerdir... Sadece ellere sahip olmak demek, insanın her şeye dönüşme fırsatının olması demektir. "Hayvanların Kısımları" (Peri Zoon Morion) adlı metninde Aristoteles, insanın tabiatınca silahsız oluşunu, istediğinde silahını bırakabilmesi, silahını değiştirebilmesi ve nihai olarak tüm silahlara sahip olabilmesi olarak yorumlar. Her şeyi yapmaya muktedir bu el, insanın evrenselliğinin bir ibaresidir. İnsan eliyle ve elinde her şeyi elde edebilir. El herhangi belli bir işleve sahip olmayı istemez, çünkü o belli bir organ değil, bir organ organdır…” (İnsan eli kuş kanadı gibi sadece uçma veya ayı pencesi gibi sadece basit kavrama hareketlerinden çok daha fazlasını yapmaya imkan verdiği için sıradan bir organ değildir. “Organ organ” ifadesi ile yazar, elin sadece belli bir işleve sahip olmadığını, birden çok işleve sahip olduğunu vurgulamaktadır [T. ç. n.]).
Aikidoda kılıcı tutmanın iki temel yolu vardır. İlkinde alet, “tutulan” ve “kullanılan” bir obje olarak kalacaktır. Bizi daha çok ilgilendiren ikincisinde ise kılıcı tutuş şeklimiz, kılıcın onu tutan kişinin vücudun bir uzantısı olmasına olanak verir. Kol, omuz ve sırt aracılığıyla kalçalara mükemmelen uzanan ve kalçalar aracılığıyla da yerden iyice destek alan sağlam bir el-alet bağı kurmak elzemdir.
bir şafak çalışmasından, makalenin yazarı Shewan ve Rene VDB
İçgüdüsel olarak kişinin aklına gelecek ilk şey “alet ile bir olmak” olmayacaktır ve kişi aleti elinde dik açı ile tutmaya meyilli olacaktır. Budoda bu şekildeki tutuş genelde gyakute (ters elle tutuş) olarak adlandırılır. Aşağıdaki görsellerde elin ken ile dik açıda olduğunu görebiliriz. Kılıç bu pozisyonda sadece eldeki bir objedir. Kişi bu şekilde daha ziyade aletten ve alet ile yaptığı şeyden ayrılmış olacaktır.
Gyakute tutuş, el ve kılıç arasında 90 derecelik bir açı var.
Başlangıç olarak, bu prensibin keşfine imkan sağlayabilecek farklı bir kılıç tutuş yöntemi oluşturmak ve geliştirmek gerekir. Bu honte ya da “köken tutuş” yöntemi kılıç tutuşunda farklı bir yöntemdir (Bazı ekoller honte veya gyakute terimleri için farklı kelimeler kullanmaktadırlar, fakat biz diğer terimlerden daha anlaşılır oldukları için bu iki terimi kullanıyoruz.). Şunu da unutmayalım ki ki-ken-taide ustalaşmış biri “vücut-alet-amaç” birliğini bozmadan aleti farklı şekillerde tutma özgürlüğüne sahip olacaktır. Bu durumda gyakute tutulan alet son derece geçerli ve kullanışlı olacaktır.
El ve vücudun geri kalanı arasındaki bağı oluşturan kısım elin “topuk”u dediğimiz kısımdır. Eğer tai-ken birliğini sağlamak istiyorsak elin bu kısmı kılıçla (ya da başka bir aletle) sıkıca birleşmeli.
Etrafı çizilen alan elin topuk kısmıdır.
Kılıcı verimli kullanabilmek için en çok serçe parmağa, sonra yüzük parmağına ve son olarak da orta parmağa ihtiyacımız vardır. İlginç bir nokta olarak, aşağıdaki görselde sadece serçe parmak hemen el topuğunun üstünde bulunmaktadır. Bu yüzden diğer iki parmakla pekiştirilen bir güç ve kesinliğe ihtiyaç doğmaktadır.
Pozisyonunu Al!
- Sağ avucunuzu görseldeki gibi düz bir şekilde bokkenin sırtına yerleştirin.
- Ardından serçe parmağını bükmeden, bağı koparmadan ve merkezî hizayı bozmadan topuğun hemen üstüne koyun. Doğru bir duruş edinmek istiyorsanız bu son derece önemlidir ve titizlikle uygulanmalıdır.
- Sonra yüzük ve orta parmaklarınla, serçe parmağını destekleyecek şekilde kılıcı sıkıca kavrayın. İşaret parmağı ve baş parmak doğal olarak yerine gelecektir ama bu iki parmağın kapalı fakat serbest olduğundan emin olmalısınız. Görseldeki gibi olmaları gerekiyor.
Honte tutuş, el ile kılıç arasındaki açı yaklaşık 130-140 derecedir.
- Sol elinizi ise sağ elinizin kılıcı kavradığı gibi fakat kılıcın topuzu (kashira) hafifçe elinizin topuğuna karşı alacak şekilde tutun.
- Sağ elde yaptığımız gibi sol elde de bükmeden serçe parmağın ve sonra diğer iki parmağınla bokkeni kavrayın.
sol honte
- Evvelce bahsettiğimiz tutuş detaylarını uygulayarak kılıcını iki elinle kavrayın.
O’Sensei’nin tutuşu
-Kılıç tutuşumuzdan bahsettiğimize göre nizami bir savunma pozisyonuna geçebiliriz; vücut yerle, kılıç da vücut ile sağlam bir şekilde bağlı. Vücudun bütünlüğü dikey ve yatay olarak nizami olduğu gibi öne doğru da uzamaktadır.
O’Sensei’nin bu görseldeki bokken kamaesini dikkatlice inceleyin. Ki-ken-taiyi bol pratik ile özümsediğimizde, bu üç unsurun (ki: enerji, ken: kılıç ve tai: vücut) O’Sensei’nin vücudunda tamamen birleşmesini verilen görsellerden görebiliriz.
Kokyu Awase (Nefesinizi Birleştirin!)
Şimdiye kadar ki-ken-tainin sadece durağan öğelerinden bahsettik, fakat bu prensibin asgari düzeyde dinamik hareketlerle öğrenilmesi gerektiği unutulmamalıdır. İşte zorluk burada başlıyor! Sakin ve durağan haldeyken prensibin eksenini ve ileri uzanan denge alanını hissetmek, kamaeye girmek, kılıcı kavramak vs. görece basittir. Fakat kişinin dikkatini başka bir noktaya çekecek en ufak bir hareket yapıldığında işin rengi birdenbire değişir. Yine de prensibi bir kenara atmayız! Ki-ken-tai birliğini koruyarak bizi durağan çalışmadan dinamik çalışmaya sevk edecek anahtar kokyu nefesidir. Kolay ve temel bir egzersizle bunu bir kez daha deneyelim:
Yukarıda bahsettiğimiz ağırlık merkezi, sei-chu-sen (dikey eksen), yatay ileri merkez, ayakların ön kısmında hazır durma, bokkeni nizami şekilde kavrama, canlılık yayarken vücutta genel bir dinginliğe sahip olmak, kılıcı seigan (rakibin gözü doğrultusunda) tutmak vs. gibi hususlara dikkat ederek sankaku-tai (hito e mi) ile savunma pozisyonuna geçin. Sakin, yavaş, düzenli ve doğal bir nefes ritmi tutturmaya çalışın. Bir süre sonra nefesinizin doğal ritmini bulacaksınız. Duruşunuzda ve ellerinizde hiçbir değişiklik yapmadan kılıcı kafanızın üstüne yükseltin. Kılıçla göğü işaret ediyormuşsunuz gibi hissedin. Bu duruşta ayaklardan başlayarak bütün vücudunuzun göğe doğru uzandığını hissetmelisiniz. Burada en önemli noktalardan biri bu süreç boyunca kılıcı kavrayış şeklinizde herhangi bir değişiklik yapmamanız ve honte tutuşunu korumanızdır. Herhangi bir hız veya güç eklemeksizin nefesinizi boşaltarak kılıcınız ile aşağı doğru kesiş yapın. Tüm vücudunuzun yere “köklendiğini” hissetmelisiniz.
Sonuç
Şu basit egzersizlerle ki-ken-tai prensibine uygun şekilde hareket gerçekleştirebilmek için gereken asli özellikleri belirlemiş olduk.
- bireyin merkezîleşmesi- doğru bir vücut dengesi
- seika-tanden'in kavranması
- bireyin kendi dışına yaptığı yayılma
- birey ve yeryüzü arasındaki doğru iletişim
- alet ve el arasındaki doğru iletişim
- hareket ile uyum algısının oturması
Etki yaratabilecek başka faktörler de olmakla birlikte yukarıda verilenler en önemli faktörlerdir. Bunu düzenli ve gayretkeş bir disiplin çalışması ile geliştirmek gerektiği unutulmamalıdır. Aynı zamanda şu da doğrudur ki evinizde bir kez canlandırdığınız ki-ken-tai, hayatın tüm alanlarında kullanılabilir olacaktır. Daha dün otobanda arkadaşımla giderken, son derslerde ki-ken-tai kavramı üzerine eğilmemizden ne kadar memnun olduğunu ve kendi araba sürüşünde bu kavramı keşfettiğini anlattı. Hatta direksiyonu ell-erimiz honte pozisyonundayken tutabileceğimizi ve böylece omuzlarımızı rahatlatıp kendi merkezimiz ile aracın direksiyonunu birleştirebileceğimizi gösterdi.
çeviren: Ümit DURANİngilizce çeviri için tıklayınız.
Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.
Malcolm Tiki Shewan Kimdir?
Avrupa İaido Federasyonu’nun teknik sorumlusu ve 7. dan aikido ustasıdır. 6 yaşında eskrim çalışmaya başlamış, ardından bir süre judo yapmıştır. Judoyu takiben bir süre Muso Shinden Ryu ve Muso Jikiden Eishin Ryu stillerinde iaido çalışmıştır. 18 yaşında iken Nobuyoshi Tamura Sensei ile aikidoya başlamıştır. Yoğun bir şekilde aikido çalışmakla beraber Tenshinsho Jigen Ryu kenjutsu ve Shinto Muso Ryu jodo sanatlarında da ilerlemiştir.Japon kılıç yapımcılarının Koto Dönemi‘nin (16. yy) muhteşem kılıçlarını üretmekte kullandıkları antik yöntemleri öğrenmek için 15 ay Japonya’da kaldı. Ayrıca bu esnada Japonya’da kılıç bakımı, tsuba yapma yöntemleri, kın yapım teknikleri ve ahşap silah yapımı (bokken, jo vb.), seramik ve marangozluk gibi başka zanaatlarla ilgilenmiştir. Japon kılıcı hakkında birçok kitap yazmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder