not: 31.5.2020 tarihinde yayımlanan bu çeviri 26.10.2022 tarihinde gözden geçirilmiş ve bazı ufak imla değişiklikleri yapılmıştır.
Türkçeye çevirenin notu: Bazı bağlantıların an itibariyle çalışmıyor olmasına rağmen özgün makalede mavi renk ile verilmiş olan tüm bağlantılar Türkçe metne olduğu gibi aktarılmıştır. Makale yazarının İngilizcede ilk harfi büyük olarak kullandığı “Founder, Budo, Aikido, Kojikki” kelimeleri Türkçeye aynen aktarılmıştır ve ek geldiğinde kesme işareti ile ayrılmıştır.
Ümit Duran, 31 Mayıs 2020
Morihei Ueshiba’nın Takemusu Aiki adlı eserinin ön kapağı, yayıma hazırlayan Hideo Takahashi
Neyi bilmiyoruz ve neden bilmiyoruz…
Sam Chin geçen sene Hawaii’yi ziyaret ettiğinde, (Sam’i kabaca aktarıyorum) bilmiyor olduğunuzu bildiğiniz sürece bilmemenin çok kötü bir şey olmadığını söylemişti. Bu söz aklıma hemen şu soruyu getirdi: Bu, problemin aslında sadece ilk aşaması değil mi?
Ben aikidoya başladığımda ulaşılabilir İngilizce malumat çok sınırlıydı. Şu an biliyoruz ki ulaşılabilir olanlar da oldukça “makyajlanmıştı”. Bu konuya iki iyi örnek olarak Aikido Journal’a ve Meik Skoss’un koryu.com adlı sitedeki yazısına bakabilirsiniz. O yıllarda, orijinal kaynakları okumak şöyle dursun, yabancı dil olarak Japonca bilenlerin sayısı dahi çok daha azdı ve Japonların çoğu, genel kitlenin gözünde aikidonun tarihinin ve niteliklerinin aşağı yukarı tek tip bir temsili gibiydiler.
Tabii artık günümüzde aikido hakkında yüzlerce İngilizce kitap var. Öyleyse nedir sorun?
Doğrusu, bilhassa özgün kaynaklara dayananlar olmak üzere İngilizcedeki materyaller, konularında detaylı birer analiz olmaktan ziyade yüzeysel niteliktedir. Gerçek akademik bir çeviri hâlâ yapılmamıştır.
Aikidonun kurucusu Morihei Ueshiba tarafından yazılmış özgün materyalin okunması o kadar zor ki çoğu Japon bile kendi anadillerindeki bu eserleri okumaktan kaçınıyor. Okuduklarında ise gerekli arka plan ve tecrübeye sahip değillerse malzemeyi hiç çözümleyemiyorlar. Daha da kötüsü, İngilizce olarak okuduklarımız sadece çevirmenin gözü ve idrakinden olmakla kalmıyor, Kurucu’nun içinde yaşadığı oldukça spesifik ve girift dünyanın bağlamından ve neler olup bittiğini anlama konusunda son derece önemli olan diğer belli bazı hususi alanların bağlamından tamamen kopuk oluyor.
Dan Harden Hawaii’deki 2015 Sangenkai Atölyesi’nde
Bunu biliyorum, çünkü denedim, fakat belli alanlarda artan bilgime dayanarak bakıncaya dek yıllarca hiçbir işe yaramamıştı. Bu sebeple bilgisini bizimle paylaşma nezaketini gösteren Dan Harden’in cömertliğine karşı sonsuz minnettarlık duyuyorum.
İngilizce çeviri bağlamında şimdiye kadar yapılanları karaladığım zannedilmesin, her şeyin bir yerden başlaması lazım. John Stevens, Kurucu’nun kendi sözleri üzerine en kapsamlı derleme olan Takemusu Aiki adlı eserin kendi yaptığı çevirisini bir çeşit Takemusu Aiki - Lite olarak gördüğünü ve genel okuyucu için bu çevirinin en iyi ihtimalle yarı-anlaşılabilir olduğunu bana bizzat söylemişti.
Yine de anadili Japonca olsun veya olmasın, çoğu Aikido eğitmeni ve öğrencisinin, çalıştıkları sanatın kurucusunun ne dediği ve yazdığı hakkında derinlikli olarak herhangi bir şekilde bilgi sahibi olmadığı bir durumla karşı karşıyayız.
Aha! Demek hocanızın Kurucu’nun doğrudan bir öğrencisi, yani bir uchi-deshi olduğunu ve sanatı ustanın huzurunda öğrendiğini söylüyorsunuz. Maalesef, çoğu uchi-deshi derslerin bağlamını anlayabilecek arka plana veya soğuk kış sabahlarında oturup Kurucu’yu dinlemeye dayanacak sabra sahip olmayan genç çocuklardı; bunları kendileri söylüyor. Şu birkaç örneğe bakalım; bunlar İngilizce olarak henüz yayımlanmamış Japonca röportajlardan alınmıştır fakat Aikido Journal web sitesinde Stan Pranin de benzer röportaj alıntıları yayımlamıştır:
soru: (Aikidodaki) öz neden kayboldu?
cevap: Kimse O’Sensei’nin dediklerini dinlemiyordu. Sadece tekniğin dışsal formunu akılda tutuyorlardı. Fakat O’Sensei “Benim tekniğimi kopyalamanın ne anlamı var? Eğer bir tekniği bir kere yapmışsanız o teknik bitmiştir” derdi. O bir Kami-sama (Tanrı) gibi konuştuğu için onun dediği hiçbir şeyin anlaşılamayacağını düşünüyorlardı ve duyduklarına dikkat vermeye hiç çalışmıyorlardı. Epey sonra çoğu şeyi unuttuklarında “Hımm, demek bunu demek istiyormuş” dedikleri oluyor. İnsanların çalışmalarının boş olmasının sebebi budur. Diğer Budo dallarına bakmıyorlar. En başından itibaren bir Budo’nun değeri, diğer Budolar ile kıyaslanmasıyla belirlenir.
soru: O’Sensei’nin konuşmalarının epey uzun olduğunu duydum.
cevap: Nefret ederdim (güler). Kojikki ve benzeri şeylerden bahsederdi ama benim bacaklarım uyuşurdu ve hiçbir şey anlayamazdım, eziyet gibiydi. Şimdi düşününce eski anılar canlanıyor zihnimde.
soru: O zamanlar teknik üzerine konuşulmadığı doğru mudur?
cevap: Bazıları tekniğin nasıl uygulanacağı hakkında O’Sensei’nin belli şeyler dediğini söylüyor fakat ben hatırladığım kadarıyla hiç açıklama duymadım.
O’Sensei birden dojoya gelir, birkaç teknik gösterir ve sonra kaybolur giderdi. Eğer canı isterse biraz konuşurdu. Biz hepimiz gençtik ve genelde tek istediğimiz antrenmana devam etmekti. Konuştuğu zaman İzanagi, İzanami ve benzer tanrılardan bahsederdi. Sakurazawa-shiki’de de (makrobiyotik diyet) buna benzer fikirler vardır, bu yüzden onun İn ve Yo hakkında konuştuğunu düşünürdüm. Hatırlayabildiğim kadarıyla bunları söyleyebilirim.
soru: Kurucu Kojikki’den (Antik Meseleler Yazması) çok bahsederdi, değil mi?
cevap: Evet. Bir gün Kurucu bir insan vücudu şemasıyla gelip bir elinde bir Kojikki nüshasıyla açıklamalar yaptı. Şemadaki kasları ve kemikleri gösterirken “Bu Naohi’dir (düzgün ruh)” gibi şeyler diyerek çok detaylı bir açıklama yaptı. Fakat, tüm o şeylerin ne anlama geldiğini anlayamıyordum. Bu sadece bir kez olmuştu, o yüzden detayları pek hatırlayamıyorum.
soru: Teknik üzerine hiç açıklama yapılmıyor muydu?
cevap: Hayır, hiç. Sadece Kojikki hakkında ağır konuşmalar yapılırdı ve sonra birden bizi fırlatıp “İşte böyle!” derdi. Ayrıca Aikido’nun her gün değiştiğini söylerdi.
Problemin ilk kısmı şudur; çoğu kişi neyi bilmediğini bilmiyor. Bu da şu anlama geliyor; çoğu insan yapmayı sevdikleri şeyi yapıyor, fakat Morihei Ueshiba’nın 1915’te Hisada Konağı’nda Sokaku Takeda ile karşılaşmasından 1969’da Tokyo’da vefat ettiği zamana kadar, çalışmasına her gün kattığı özel bir şeyin olduğu ya da olması gerektiği konusunda hiçbir fikre sahip değiller.
Peki, bunu neden bilmiyoruz?
Bunun sebebinin, tarihsel kayıtların çoğunun kasti olarak değiştirilmesi ya da anlaşılmaz hale getirilmesi olduğunu söylemek sanırım yerinde olacaktır. Stan Pranin’in çalışması bu konuya ışık tutmaktadır.
Kurucu’nun öğrencilerinin çok şey kaçırdığını, edindikleri şeyleri bizzat Kurucu tarafından fırlatılarak his yoluyla öğrendiklerini söylemek de yerinde olacaktır. Bunun sonucu olarak Kurucu’dan az veya çok bir şeyler edinmiş olan öğrenciler bu şeyleri kendi öğrencilerine aktarmakta problemler yaşadılar. Bunun aktarımda nasıl bir bozulmaya yol açtığını görmek oldukça kolaydır. Bu, artarak devam eden bir bozulmadır; Kurucu’nun öğrencilerinin ustalığı Kurucu’nunkine asla yetişemez, o öğrencilerin öğrencilerinin ustalığı ise hocalarınınkine.
Bunlardan daha vahim olansa çoğumuzun Kurucu’nun bahsettiği şeyi aslında bilmemeyi veya anlamamayı kanıksamış olmasıdır. Üst düzey aikido eğitmenlerinden “Takemusu Aiki” sözünde geçen terimler ve bu sözün ne ifade ettiği hakkında temiz bir açıklamasını yapmasını isteyin, çoğundan cevap olarak … pek bir şey alamayacaksınız. Benim açımdan, bir eğitmenin, çalıştığı sanatın Kurucu’sunun sözünü açıkça anlayamamasını kanıksamış olması şaşırtıcı bir şeydir.
Şimdilik son olarak şu var: “Neden umursamıyoruz?”. Bu da anlayamadığım bir konudur fakat bunun insanların tipik bir problemi olduğunu ve Aikido’ya has bir problem olmadığını düşünüyorum. İnsanlar genelde yapıyor oldukları şeylerden memnundurlar ve yaptıklarını ne kadar uzun süre yaparlarsa o kadar az sorgularlar.
Mesela Aikido’daki kuşak “geleneği”nin ancak 1940’larda başlamasına ve bunun sebebinin, Japon hükümetinin savaş sanatlarını Dai-Nippon Butokukai altında denetleme girişimine intibak etmek olmasına rağmen çok az kişinin “geleneksel” kuşak sistemini sorgulaması bana göre çok şaşırtıcıdır.
Neyi bilmediğimiz ve onları nasıl öğrenebileceğimizi keşfetmek ve bu süreci canlı tutmak konusunda adım atmak Aikido çalışan her birimizin sorumluluğu olmalıdır.
Dahası, her birimizin Kurucu’nun teknik, felsefi ve ruhani amaçlarının ne olduğunu net bir şekilde anlaması ve bu şeyleri açık ve ikna edici şekilde ifade edebiliyor olması gerekiyor.
Aksi taktirde gerçekten Morihei Ueshiba’nın sanatını çalıştığımızı nasıl söyleyebiliriz?
Morihei Ueshiba Haleakala dağı tepesinde meditasyon yaparken, Maui, 1961
Makale yazarı: Christopher Li - Honolulu, HI
Türkçeye çeviren: Ümit Duran
İngilizce makale için tıklayınız.
Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.
iletişim:
Yaşadığı dönem itibarıyla savaşların, ölümlerin yaşandığı ve yaşattığı bir psikoloji içerisinde kendi gerçekliğini idrak etmesi bile Zaman aldı.. Nirvana ile tanımlanan sürecin sonrasında savaşın ve ölümün tam tersini, barışı korumak için mükemmel Savaş yeteneğini kazanmak fikrini ortaya çıkarttı! (Ben de bu fikre tümüyle katılıyorum) bunun için kendi dışında kalan her şeyi Evren olarak tanımlayacak kadar da muhteşem bir bilinç düzeyine ulaştı.. o nedenledir ki kendisini anlayabilecek öğrencilerinin olmamasından dolayı suskundu, konuştuğunda da kendi inanç sisteminde vardığı özel durumu ifade etmeye çalıştı.. bu ise işaret ettiği noktaydı.. çünkü içinde, özünde aikido felsefesinin idrakini yaşamamış bir eğitmenin gerçek aikido'ya ulaşması söz konusu dahi olamaz.. ancak diğer branşlar benzeri bir BUDO görüntüsü verir.. hareketi oluşturan ruhu anlayamayan, bütünleşemeyen eğitmen, öğrencisine de aktaramaz.. hareketi evrenin büyük enerjisinin kendisi olma fikrini yaratan birlik ve bütünlük içerisinde ve korumak için yapılacağını idrak etmiş olmalıdır. Tüm teknikler işte o zaman hareketin kendisi olur ve kendisi de orada yok olur.. bunu anlamak için belirli bir bilinç aşamasına gelmek gerekir sanırım, bunu büyüklük için söylemedim sadece gençlerin bunu idrak etmelerinde ve hocaları olarak bunu idrak etmeyenlerin de onlara bunu aktaramamalarının sebebi maddeye bağlı yani dünyaya bağlı olan hareketli bir yaşamda bunu keşfetmeleri olasılığı yoktur, sevgilerimle ����..
YanıtlaSilMerhaba Cemalettin Hocam,
SilDeğerli tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim. Yorumunuz üzerine aklıma gelen birkaç soruyu paylaşmak isterim. “Gerçek aikido” ifadesi işin içine girdiği zaman işi biraz mistikleştirmiş ve ipleri, bu işi anlamış olduğunu farz ettiğimiz kişilerin tekeline vermiş olmuyor muyuz? Aynı zamanda, kişilerin idrakinden bağımsız olarak var olan ve değişmeyen bir “gerçek aikido” olduğunu var saymış oluruz. Belki vardır, bilemiyorum, fakat Morihei’nin oluşturduğu bir gerçek aikido varsa bile bunun bizim için uygun veya nihai haline ulaşıp kamil olmuş bir aikido olduğunu nereden bileceğiz? Aikidocuların çoğu Morihei’yi anlamadığı zaman “aikidonun özünü” kaçırmış mı oluyor, yoksa herkes kendi “yolu”nu kendi mi çiziyor?
Bu sorular sadece aikidoya has değildir diye düşünüyorum. Her yolun kendi bilinmeyen ve spekülasyona açık yönleri vardır, kolay cevaplanamayan soruları vardır. Demek istediğim, belki de gençlerin keşfedemediğini söylediğiniz o “tek yol” zaten yoktur.
Saygılar.
Teşekkür ederiz Ümit.Emeğine sağlık. Çevileriler çok faydalı oluyor.
YanıtlaSilÇok teşekkürler.
SilÇok güzeldi. Çalışmalarınız için teşekkürler.
YanıtlaSilRica ederim, ben teşekkür ederim.
SilÜmit hocam emeğinize sağlık. Aikido tarihi ve gelişimi konusunda öğrenilecek çok şey var gerçekten. Katkılarınız çok değerli.
YanıtlaSilEvet, nasıl yetişeceğiz, bilmiyorum. İyi günler dilerim.
Sil