14 Nisan 2020 Salı

Morihei Ueshiba ile Provokatif Bir Röportaj

PDF olarak indirmek için tıklayınız.



not: 19.4.2020 tarihinde yayımlanan bu çeviri 26.10.2022 tarihinde gözden geçirilmiş 
ve bazı ufak imla değişiklikleri yapılmıştır.

Morihei Ueshiba ile Provokatif Bir Röportaj


Okuyacağınız bu röportaj ilk olarak 27 Mayıs 1956’da Yomiuri Gazetesi’nin (週刊読売, Shukan Yomiuri) haftalık ekinde yayımlanmıştır ve 1988’de Aiki News’ün 75 ve 76. sayılarında yayımlanan İngilizce çeviri ile Stanley Pranin tarafından uluslararası aikido camiasına sunulmuştur. O zaman için Stanley Pranin, bu röportajın arka planı hakkında, özellikle de muhabir hakkında çok az bilgi olduğunu ifade etmiştir. Bu biraz talihsiz bir durum çünkü röportajın pek aşina olunmayan havası ve üslubu röportajın tamamen kavranmasını engellemektedir. Bu röportaj hakkında yıllarca düşündükten sonra sonunda daha fazla şey öğrenmek için Japon Meclisi’nin (国会, Kokkai) veritabanı üzerinden bir araştırma yapmaya karar verdim.


Araştırmalarım sonucunda bu makalenin 1947’den 1976’ya dek yayımlanmış olan Hidezo Kenzan Yaa, Konnichiwa (日出造見参「やァこんにちは, Türkçesi: Hey, Merhaba! Hidezo’nun Röportajları) adlı uzun soluklu bir röportajlar dizisinin bir bölümü olduğunu ve Kondo Hidezo’nun1 popüler bir karikatüristlikten siyaset gazeteciliğe geçmiş biri olduğunu keşfettim. Hatta bir süre sonra, Tokyo’da bir sahafta süreli yayınlar yığınlarını kurcalarken Shukan Yomuiri’nin bu röportajı içeren sayısını buldum!

Bu araştırma sayesinde, Kondo tarafından çizilmiş orijinal karikatürlerin yanı sıra, yazarın yazdığı fakat daha önce İngilizce olarak yayımlanmamış giriş yazısını sunabiliyorum. Ayrıca okuyucunun bağlamı daha iyi anlayabilmesi için Stan’ın çevirisinin bazı kısımlarında ufak değişiklikler yaptım ve notlarla destekledim. Her zamanki gibi, bu çeviriyi daha iyi hale getirmek için yapılan öneriler ve katkılar memnuniyetle kabul edilecektir.

Kondo tarafından röportajı yayımlanan 149. kişi olan Morihei Ueshiba, röportajdan birkaç sene önce Kondo tarafından “sağ veya sol görüşten bağımsız görece sıradan bir anarşist” olarak betimlenmiştir. Tahmin edebileceğiniz gibi bu sebeple Kondo’nun soruları gayet provokatif hatta bazen ironiktir. Ueshiba’nın kendisine bu şekilde konuşulmasına alışkın olmadığı bellidir. Fakat kimle muhatap olacağını biliyor muhtemelen biliyordu ve yine de bu kişinin sorularına hedef olmayı kabul etmesi epey ilginçtir. Röportaj, bir yıl öncesinde Takashimaya Alışveriş Merkezi’nin çatısında yapılan halka açık ilk aikido gösterisi (1955) ve Ueshiba Kisshomaru’nun 1957’de Aikido adlı ilk kitabını yayımlanması gibi girişimlerle Aikikai’nin aikidoyu topluma tanıtmak için yoğun efor harcadığı bir dönemde yapılmıştır.

Aikidonun 1942 yılında Dai Nippon ButokukaiX1 tarafından resmen tanınmış olmasına karşın garip bir şekilde ne makalenin başlığında ne de Morihei’nin kısa biyografisinde aikido kelimesi geçmektedir. Bunun yerine Morihei’den bir Daito-ryu Aiki-jujutsu ustası veya Takeda Sokaku’nun bir öğrencisi olarak bahsedilir. Fakat yine garip bir şekilde aikido ve aiki kelimeleri makale boyunca sıklıkla kullanılmıştır.

Ueshiba röportaj boyunca Kondo’ya “Sensei” diye hitap eder. Sensei (先生) terimi yüksek derecede eğitim görmüş ve(ya) öğretmen, doktor, avukat hatta yazar vb. kişilerle konuşurken, yani otoritenin devreye girdiği durumlarda kullanılan bir terimdir. Satirik bir karikatüristken röportör olan Kondo ise böyle bir konumda değildir ve yüksek eğitimini tamamlamamıştır. Buna karşın Kondo Ueshiba’ya hitap ederken sensei kelimesini hiç kullanmaz, ki aradaki yaş farkını ve Morihei’nin statüsünü düşününce bu da bir hayli ilginçtir. Röportaj sırasında 72 yaşında olan Ueshiba’nın sorulara içtenlikle yanıt vermesine rağmen ara sıra tahrik olduğu görülmektedir. Jestler ve beden dili röportaja yansımadığı için şüphesiz metinde büyük bir anlam kaybı vardır. Bu iki kişi birbirini karşılıklı olarak bir miktar iğnelese de röportaj ilerledikçe ikisinin aynı kanalda konuşabildiklerini ve röportajın, Ueshiba’nın muhatabının kurduğu cümle üzerinden nükteli bir kelime oyunu yapması ile sona erdiğini görmek ilginçtir.

Bu benzersiz bir röportajdır ve röportör röportaj boyunca Ueshiba’nın soyut ve felsefi konulara girmesini engellemek için elinden geleni yaptığı için Ueshiba’nın kişiliğinin bir nebze olsun daha yalın ve daha insani tarafı hakkında fikir sahibi olabilmemiz açısından mühimdir.

Jordy Delage’a makale yazarının ismini tespit etmedeki yardım ve Ueshiba’nın cevaplarındaki dinsel imâların bazıları hakkında verdiği tavsiyeler için teşekkürü borç bilirim.

Guillaume Erard, 2019

Türkçeye Çevirenin Önsözü

Morihei Ueshiba hakkında birinci dereceden kaynak, yani Morihei’nin şahsen kaleme aldığı veya dile getirdiği ve günümüze bıraktığı materyal miktarı gerek Batı dillerinde gerek Türkçede oldukça azdır. Dilimize ulaşabilmiş ve Morihei’nin kaleminden çıkmış bir-iki kitap dışında onun hakkında ulaşılabilen yazılı kaynaklar genelde onu görmüş kişilerin yazdığı tanıklık mahiyetindeki anlatılardır. Bu yüzden, Ueshiba’nın Kondo Hidezo ile yapmış olduğu ve aikido ile kendisi hakkında bizzat beyanda bulunduğu bu röportajın makalesini bir web sitesinde (https://aikidojournal.com/) ilk gördüğüm ânda onun Türkçeye çevirilmesi gerektiğini ve Türkçe aikido literatürünü zenginleştirmesi gerektiğini düşündüm. 


Ne yazık ki Morihei’nin sözlerini özgün dilinden Türkçeye aktarma şansına (ya da çilesine) sahip değilim, bunu ancak İngilizce üzerinden yapabiliyorum. Bu zorluğun farkındalığıyla metni en az şekilde tahrip etmek gerekmekteydi. Bunu sağlamak için İngilizce metinde ve çeviri sonrası Türkçe metinde anlamın zayıf olduğu yerler hakkında Guillaume Erard’a danıştım ve onun, aynı yerlerin Japonca metinde de anlam olarak zayıf olduğunu söylemesi üzerinde mezkur yerleri öylece bıraktım. 

Her ne kadar Guillaume Erard değerli notlarıyla bu metni zenginleştirmiş ve bir bağlama oturtmuşsa da, gerek Morihei’nin gerek Kondo’nun mecazlı, soyut ve ironik üslupları sebebiyle metin boyunca anlamda kopukluklar ve çelişkiler sezilecektir. Japonca metnin iki sefer çeviriye maruz kalmasının anlam kaybı üzerinde şüphesiz etkili olmasına rağmen şu unutulmamalıdır ve fark edilecektir ki Morihei’nin karşısında onu dinleyen Kondo Hidezo da birçok noktada Morihei’yi anlamamaktadır. 

Bağlamın kuvvetlenmesi adına X1, X2, X3 ve X4 ile gösterilen dip notlar tarafımdan eklemiştir ve “(çev. notu)” şeklinde gösterilmiştir. Metni nota boğmamak ve rahat(?) bir okuma sağlamak amacıyla daha fazla not eklemek veya parantez açmaktan kasten kaçındım. Japon kültürünün siyasi, dinî, askerî şartlarının bilinmesi nispetinde metindeki atıflar daha anlaşılır olacaktır. Düzelti ve öneriler memnuniyetle karşılanacaktır.

Değerli vaktinden feragat edip bu yazıyı gözden geçiren ve fikirlerini benimle paylaşan Zeynep Basmacı’ya içten teşekkürlerimi sunarım.

Ümit Duran, 19 Nisan 2020


Aiki-jujutsu Sanatından Sayın Ueshiba

röportajı gerçekleştiren gazeteci Kondo Hidezo

Sohbetten sonra stenografçıya döndü ve “Söylediklerimin hepsini yakalayabildin mi? Gerçekten anlayabildin mi? Benim ne demeye çalıştığımı anlayacak tek bir insan bile yoktur.” dedi. Bunları derken stenografçıya dönüktü ama sanki benimle konuşuyordu. Budonun özü işte bu olmalı.

Narsistçe denebilecek bir şekilde konuşmaya devam etti. Sözleri her yerdeydi, göklerde uçuyordu, bulutların arasındaydı. Bir ara anlaşılır konuşur gibi oluyor, fakat bir saniye sonra bambaşka bir üslup takınıyordu. Bizim gibi normal insanlar için onun dedikleri hiçbir şey ifade etmiyordu.

Evrenin kendi içinde olduğunu iddia eden bu adamın sözlerini yakalayabilmiş ve bu satırlara dökmüş olsam da kimsenin bundan bir şey anlamayacağını sanıyorum. Neyden bahsedildiğinden tamamen bihaber olacaklar, tıpkı benim gibi. Okuyucuya tüm bu yazılanlar bir saçmalıkmış gibi gelecektir.

Bu yüzden kırmızı kalemimi alıp saçmalıkların üstünü çizmem gerekti. Aiki konusunda ustalaşmış birinin sözlerine bunu yapmak biraz korkutucu bir şeydi, fakat bir yandan da oldukça zevkliydi.

Kondo Hidezo, 1956

RÖPORTAJ

Kondo Hidezo: Aikido çok popüler oldu, değil mi?


Morihei Ueshiba: Sizin gibiler sayesinde Sensei.


Hiç sanmam.


Evet, hepsi sizin destekleriniz sayesinde oldu.


Siz aikidoda değil iltifat etmede iyisiniz (güler)! Kaç yaşındaydınız acaba? 


Yaşımı çoktan unuttum, 1883’te doğdum ama insanlara 25 yaşında olduğumu söylüyorum. Aklında öyle kalsın (güler).


İkimiz de aynı yaştayız öyleysen2! Zaten insan vücudunun 25 yaşa kadar büyüdüğü, sonra durduğu söylenir.


Benim durmadı. Ben 55 yaşıma kadar büyümeye devam ettim. Ayrıca boyum da uzadı. 50 yaşımda en güçlü çağımdaydım. 20’li yaşlardan 32-333 yaşıma kadar pek güçsüzdüm.


Savaş tekniklerindeki4 becerileriniz ne durumda peki?


Savaş tekniklerinde5 de öyle, yaşlandıkça daha iyi oldum.


50 yaşına kadar boyunuzun uzamış olması biraz ilginç değil mi?


Bunu nasıl istersen öyle anla (güler). Eğer bundan çok bahsedersem insanlar deli olduğumu düşünecek.


Sanırım şaka yapıyorsunuz! Gerçekten zor birisiniz (güler)!


Sizin gibi insanlar, Sensei, dünyada ne olup bittiğini iyi bilir. Biz, yani halk ise sizi takip ederiz.


Söz açılmışken; savaş teknikleri6 harmoniye7 giden yollardır. HarmoniX2 yolundan sapan şeyler işe yaramazdır. İnanıyorum ki ülkemizin savaş sanatları8 ancak bir harmoni durumunda varlığını sürdürebilir.

“Yerin ve göğün güzel sureti, tanrılarX3 tarafından yaratılmış tek bir ailenin bir tezahürüdür9.” Biz ruhen tek bir aile olmalı ve Japon ulusunu ileriye taşımak için çabalamalıyız. En azından burada, Japonya’da harmoniye ulaşmaya çalışmalıyız. Birbirimizle iyi dost olmalı, birbirimize özen göstermeliyiz. Bu harmoniye temel sağlayacak olan şey aikidodur. Gerçek budo işte bu aikidodur. Feodal lordların savaş sanatlarını askerî idare [hado (覇道): üstünlük yolu] için kullandığı geçmişin o hasmane dünyasından kurtulmamızı diliyorum.

Kondo Hidezo’nun kaleminden Morihei Ueshiba

Şu anda aikido felsefeniz ile beni kaybediyorsunuz!

Demokrasi en saf dirençsizlik ilkesidir. Gerçek Japon budosu dirençsizlik ilkesidir.

Ama budo dirençsiz olmaz. Budoyu bu yüzden sevmiyorum10

Siz askerî amaçla kullanılan budodan bahsediyorsunuz. Kendo ve judonun Japon budosu olduğu söylenir, ama bunlar “yenme”ye odaklanmışlardır, değil mi? Aikido “harmoni”yi aradığı için bu diğer sanatlardan tümüyle farklıdır.

“Hadi gel birbirimizi yere fırlatarak iyi dost olalım.” mı demeye çalışıyorsunuz?

Sensei, böyle konuşmak size yakışmıyor.

Kabalık ettiysem lütfen affedin. Ben daha çok askerî idare taraftarıyım da (güler).

Bir rakip bana saldırmak için geldiğinde, onun atağından sıyrılmak için sadece biraz yer değiştirir ve onu savuştururum gitsin. Bu aikidir. Başka bir deyişle, ben ona özgürlük vermiş olurum.

Anladım. Bu prensibi ifade etmenin başka yolları da var, değil mi?

Bu bir prensibin ifadesi değil, prensibin ta kendisidir.

Budonun Özü

Bir “aiki kılıcı” var mıdır?

Evet, vardır. Bu kılıç yerin ve göğün aynalarına11 doğrultulmuştur ve bir övgü eyleminin timsalidir.

Beni tekrar kaybediyorsunuz (güler)! Şahsen kılıcın bir cinayet aletinden başka bir şey olmadığını düşünüyorum. Bu yüzden sadece, kılıca gerçekçi bir bakış açısıyla bakan ve onun ne kadar mantıksız bir şey olduğunu kavrayan kişilere sempati duyarım. 

Kılıç tehlikelidir. İnsan tehlikeli şeylerle oynamamalıdır. Mesela dünya hakkında bir düşünün hele, dünya bize verilmiş bir ibadet alanıdır. Bu yüzden göğün yoluna iman ederiz ve göğün kurallarını dünyada uygularız ve dünya işlerini göğün nizamına göre eda ederiz. Gökte savaş yok, değil mi? On binlerce yıldır birbirimizle geçinebiliyoruz. Eğer bu dünya bizim ise, onun güzelliğini övelim ve barış içinde yaşayalım.

Kılıç beraberce yaşayabilmek için kullanılamaz. Dost olmak, o olmadan daha kolay olacaktır sanıyorum.

Senin bahsettiğin kılıç benim bahsettiğim kılıç değil.

Sanırım ne demek istediğinizi anlamıyorum (güler).

Ne demek istediğimi hiç anlamamışsın. Bu kılıç “ilahi bir kılıç”tır, yani övülesi bir kılıçtır. Kılıç bizim kokyumuzun12 birbirine karşıt aynalarını temsil eder. Kılıca bakmaman gerekir, şayet kılıca bakar ve onunla oynarsan insanları öldürürsün. İşte o zaman kılıç bir silah olur. İnsanları kesmek dünya tarafından yenilgiye uğramak demektir. Kesilen kişiler de yenilmiştir tabii. Böylesi bir durumda iki taraf da kaybeder, değil mi?

Japonya bizi mağlubiyete13 sürükleyen bu tür amellere başvurduğumuz için bu hale geldi. Bu sebeple bizi zafere götürecek amellerde bulunmamız gerekir. Zafere götüren amel doğru ameldir. Birlik olarak yapmamız gereken şey budur.

Hayır, ben yapmayacağım (güler)! Çünkü ne dediğinizi tam olarak anlayamadım. Cahil olmaktan güçlü hiçbir şey yoktur. Sanırım biraz aikido yaptım, değil mi (güler)?

Sana bunu göstererek açıklayayım. Kılıcın ne demek olduğunu böylece anlayacaksın (Kendisine eşlik eden oğlu ayağa kalkar ve bir sopa uzatır14). O bana doğru geliyor. Eğer burada çakılı kalırsam o bana vurabilecek, o yüzden bu şekilde sıyrılıyorum. Eğer bir kılıcı bana saplamak için hızla saldıracak olursa onu çabucak savuştururum. Bir elektrik şokundan bile daha hızlı.

Işık hızından bile daha hızlı…15 

O Çince bir kelimedir. Evet, ışıktan veya elektrik şokundan daha hızlı. Buna katsuhayabi16 denir, budonun özü bunda gizlidir.

Budo adaletsiz ve ödlekçe bir şeydir.

Budo ne adaletsiz ne de ödlekçedir. Asıl adaletsiz olan başkası tarafından kesilmektir.

Eski kitaplarda düşmana sırtını dönmenin korkakça bir şey olduğu yazar.

Bunlar rekabetçi ruhlu insanların laflarıdır. Saçmalık, bu tür insanlarla muhatap olmamalısın. Şiddete başvuran insanlarla muhatap olduğumuz sürece dünya daha ileriye gitmeyecektir.

Bir zamanlar askeriye mensupları savaş sanatlarını17 çok çalışıyordu. Bu kişiler askerî hükümetin mantığıyla bu sanatları çalışıyordu, değil mi?

Bu konuda pek bilgim yok. Belki de doğal olan budur.

Aikido kadim zamanlardan gelen bir şey midir?

Aikidonun kökleri kotodamanın18 zarif icrasında yatar.

Sizi yine anlayamıyorum (güler).

Kotodama evren ile beraber yaratılmıştır ve doğa tarafından idare edilmektedir. Dünya büyüyor ve her geçen gün genişliyor. Her gün genişliyor ve Evrenin Yaratılışının Yüce Ruhu açığa çıkıyor. Yer ve göğün bir tamamlanmaya doğru gidiyor olmasına rağmen çoğu insanın, özellikle de Japonların bu gerçeği fark etmediğini görüyoruz. Bu yeni mutluluğu kucaklamanın şimdi tam zamanı ve bu yüzden onları kısa zamanda uykularından uyandırmak ve onların gezgin ruhlarını bir araya getirip mutlu bir aile kurarak onlara yardım etmek istiyorum.

Dediklerinizin hepsini anlamadım ama aşağı yukarı bir fikrim oluştu. Sizin nazarınızda en kötü senaryo nedir?

Evvela her şeyin bir merkezinin olması lazım. Gökte bir güneş var, ve yerin de bir merkezinin19 olması lazım. Merkez olmazsa bir şey yapamazsın.

“Merkez” … Aklıma hemen imparatorun yüzü geliyor.20

İmparator demokrasidir.

“İmparator demokrasidir.”

İmparatorun savaştan önceki halini21 kastediyorsunuz sanırım.

Tam olarak öyle diyemeyiz.

Eğer hep böyle muğlak konuşursanız bir yere varamayacağız.

Epey küstahsınız!

Tam da askerî idare taraftarı birine uygun bir tavrım var, değil mi (güler)?22

Benim fikirlerim sağ kanatın23 fikirlerinden farklıdır.

Merkez kelimesini ne zaman duysam bana sağ kanadı çağrıştırıyor.

Bu kesinlikle sağcı bir fikir değil. Benim bahsettiğim şey, ruhsal ameller üzerine kurulan bir harmoni sistemidir. Temelinde masakatsu24 olan Japon budosu, ne savaşmak ne de insan öldürmek içindir. Rakiplerini yerden yere fırlatanlar öfke yolunda gitmektedirler. Bu tür ameller başkalarının amelleri ile zıt düşer. Aikidoda rakibin kılıcına asla vurmayız. Yapmamız gereken tek şey iki parmağımızı kaldırmak ve onu yönlendirmektir.

Bu çok itinalı bir budo sanırım.

Bu Japonya’nın ruhudur. Eğer geçmişin rekabetçi ruhunu terk etmezsek insanları öldürmeye ve ruhumuzu kaybetmeye devam edeceğiz.

Her Birimizin İlahi Bir Görevi Var

Bir kere bile olsun kimseyi incittiniz mi?

Bu konulardan bahsetmeyelim, zira girift konulardır (güler). Her neyse, ben bunları geçmişte bıraktım. Rus-Japon savaşına katıldım, haydutlara karşı savaştım ve bir korsan gemisine saldırdım25. Bunları tecrübe ettiğim için bunlarla ilgili soru sorulduğu zaman utanıyorum. Artık harmoni içinde yaşamak istiyorum. 

İmparator bahsinde ısrar ettiğim için kusura bakmayın ama harmoni için imparator elzemdir.

Asker, çiftçi, işçi veya tüccar sınıfı fark etmez; toplumsal sınıflardan26 bağımsız olarak Japonya’da imparator merkezdir ve onun etrafındakiler devlet yönetimini kendi aralarında bölüşürler. Bakanlar, bakan yardımcıları ve tâbi olanlar gibi üç ya da dört boyut vardır ve tüm bunlar doğa nizamını yürütmek için yaratılmıştır. Bu yüzden birini öldürmek kendi parmağını kesmek gibidir. Tâbi olanlara önem verilmelidir. Demokrasi muntazam olmalıdır.

İmparatoru merkez alarak hepimizin dost olması gerekiyor diyorsunuz, değil mi?

Kesinlikle, ne demek istediğimi biliyorsun (güler).

Aslında sadece iyi niyete sahip iyi insanların olması ne güzel olurdu, fakat kötü niyetli olan kötü insanlar da var. Eğer imparatorun etrafını bu gibi kişiler sararsa, netice felaket olur. İmparatorun kendi yanına bizi seçmesine ne dersiniz (güler)?

Şimdiye kadar meydana gelmiş olan olaylar engellenemezdi, biz hâlâ feodal bir ülkeyiz. Bu yüzden benim önerdiğim şey, eski kıyafetlerimizi bir kenara atmak ve Japonya’yı, hizmet edebileceğimiz doğru, yeni bir ülke haline getirmektir. Benim olmasını istediğim şey budur. Sıkı çalışın ve sevmediğiniz kişiler ile akıllıca muhatap olun. İnsanların ne dediğine bakmadan iyi bir örnek olun. Aslına bakarsanız bu kadar fazla ahmağın27 olması da bir problem olur, değil mi? 

“Ahmak” kelimesi Çin kanjileri yasuku28 ve tamotsu29 ile yazılır ve “kolay elde edilen” anlamına gelir. Yani eğer herkes bir ahmak olursa dünyayı idare etmesi çok kolay olur, değil mi?

Bana “ahmak” denmesinde bir beis görmüyorum. Ahmak kendi yolunda gider ve herhangi bir gruba alet olmaz. Rezalet çıkaranlar ancak ne kadar harika olduklarını gösterme hevesinde olanlardır. Böylesi bir gruba katılmanın insana katabileceği hiçbir şey yoktur. “Yerin ve göğün güzel sureti, kamiler tarafından yaratılmış tek bir ailenin bir tezahürüdür…”30 Her ne kadar yaşlı bir ahmak olsam da dediğim şudur; ailede bir merkez olmaması, birçok ailenin aynı evde yaşamaya çalışması gibidir. Böyle bir aile karmaşasında hiçbir şey düzgün gitmez. Herkes kendi fikrini kabul ettirmeye çalışır ve bir lider seçilemez.

Fakat eğer gerçekten harika bir birey varsa insanlar onu her zaman takip edecektir. Ben tamamlamam gereken bir görev üstlendim ve sen Sensei, sen de kendi görevine sahipsin. Bir gazetenin, bir çiftçinin, kısacası herkesin bir görevi vardır. Bu yüzden tek yapmamız gereken bize gökten verilmiş vazifeleri tamamlamaktır. Eğer her şey böyle olsaydı hiç ihtilaf olmazdı, değil mi?31

“Monarşi dirençsizlik ilkesidir.”

Eğer dediğiniz gibi zenginin görevi zengin olmak, yoksulun görevi de yoksul olmak olsaydı yoksullar bunu kabul etmezdi.

Ben maddiyattan bahsetmiyorum.

Dünya Hayatı Kirlidir

Ben görevimi usul bir şekilde tamamlama niyetindeyim. Askerî otoritelerin ve hükümet yetkililerinin imparatora haddinden fazla önem vererek kişinin görevini yapmasını engellediği bir dünyada, ülkemiz yine eskisi gibi olacaktır. Lakin, görevi tamamlayabilme konusunda engelledikleri için sitem etmek de oldukça anlamsız, çünkü askeriyenin silahları var. Elimiz, kolumuz bağlı.

Artık öyle şeylere32 ihtiyacımız yok.

Eğer biri bize vurduğunda biz de geri vurursak bu sonsuza kadar sürer.

İşte bu sebeple militarist zihniyetin terk edilmesinden bahsediyorum. Japonya’yı evrenin merkezine koymak isteyen, bu yolda uğraşırken ölen ve nefret edilen insanlar var. Bir de demokrasiyi savunma çabaları engellenmiş olan ölmüşler var. Dünya böyle yozlaşmışken acilen bu tür yollardan uzaklaşmalı ve kendimize çeki düzen vermeliyiz. Ülkemizi arındırmalıyız. Sensei, “ülkeyi arındırmak”33 derken neyi kastettiğimi bilemeyebilirsin. Artık miadı dolmuş olan eski anlamdaki misogiden bahsetmiyorum.

Günümüzde misogi çoktan başkalaşmıştır. Eski şeyler artık işe yaramaz ama bir yandan da klasik Japon literetüründe yazan şeylere itibar etmemiz gerekiyor. Dünyanın 75 sesin zarif titreşimleri sayesinde yaratıldığı gerçeği orada yazmaktadır.34 Bu yüzden aikido, dünyanın tüm insanlarının saf ruhlarını açığa çıkarma yöntemidir. Gök ve yerin birliğidir35, büyük bir demokrasidir. Devlet ve politikanın birleştirilmesinin, askerî bir hükümet kurması konusunda imparatora bir bahane olabileceğini savunanlar olabilir fakat bu zırvalıktır. Bu büyük bir demokrasidir, büyük dirençsizlik ilkesidir.

Dirençsizlik ilkesini sevdim!

İsmimin pasifistlerle36 anılmasını isterim. Genelde çağın gerisinde kalanlar dinî fanatiklerdir.

Sık sık sevdiğim şeyler söylüyorsunuz (güler).

Bu ahmaklar için ne yapabileceğinizi düşünüyorsunuz?

Onların yapabildiği tek şey para kazanmak.

Ben kamilere ibadet etmekten oldukça memnunum. Dua esnasında avuçlarımı birleştirip başımı öne eğdiğimde için huzur doluyor. Sabahları uyandığımda bir övgü hissiyle sunağın karşısına geçip alkış yapıyorumX4. Çocuklarım bana gülüyor ve benim eski kafalı olduğumu söylüyorlar. Ben çağdaş bir insanım. Bu alkışın sebebi tüm evrenin benim karnımda olmasıdır. Karnımda kadim çağların, bugünün ve yarının kamilerini taşıyorum. Kamiler sıhhatli insanlarda yaşarlar, büyük kuvvet ise sağlıklı insanlarda bulunur. Şu güneşe bir bakın, göz kamaştırıcı, değil mi? Benim için hiç de göz kamaştırıcı değil, ona istediğim kadar bakabilirim.

Gözleriniz zarar görmüyor mu (güler)?

Güneş benim dostumdur, o benim safımdadır. Bir yıldız bile kayıp gitse bu beni etkiler, çünkü aynı evrende yaşıyoruz.

Ne dediğinizi takip edebilmek neredeyse imkansız. Size eski günlerden bir şeyler sorayım. Bize biraz gençlik hünerlerinizden bahseder misiniz?

Hüsran Gözyaşları Kuvvet Verir

O hikayeleri çoktan unuttum. Gençken beden gücüm ile insanlığa hizmet edebileceğimi düşünürdüm. Geçmişte dünyaya baktığım zaman sadece bilgili ama bedenen güçsüz insanlar görürdüm. Bu yüzden bedenimi herkesin hizmetine sundum. Mesela önemli bir dinsel şahsın evine gittiğimde bir yelek ve önlük37 giyerek içerdekilerin terlikleri çevirmek38 benim görevimdi.

Yani siz terliklerden sorumlu bir uşak mıydınız?

Gençken bir ara ayakkabılar ve tarladaki sebzelerden sorumluydum. Itoen’de39 de böyledir, tuvalet temizlemeyi öğrenerek başlarsınız. Başarmam gereken bir misyonum olduğu için sadece bir türden işle ilgilenemezdim. Bu yüzden birçok ayak işine girdim çıktım. Bu tür küçük işlerle uğraşırken sıhhatim giderek arttı. Bir keresinde Omoto dininden biri olan Onisaburo Deguchi ile birlikteydim. Bana şu kalınlıkta (eliyle gösterir) bir kestane ağacının yerini değiştirmek istediklerinden bahsetmişti. Omoto müridi bir sürü kişi ağacı kalas yardımıyla kökleyip çıkarmaya çalışıyordu fakat ağaç kımıldamadı bile. Onları izlerken birden gidip ağacı sökmeye karar verdim. Karar verdiğim anda ise sanki hamama girmiş gibi tüm bedenimi ateş bastı ve kıpkırmızı kesildim. Gözümden yaşlar akmaya başladı, bunlar hüsran gözyaşlarıydı. Dünya halklarının neden birbiriyle geçinemediğini merak ederdim. En azından biz Japonların iyi geçinmesi lazım. Hüsran gözyaşları döktüm ve sonra ağacı tek başıma çektim. Birçok kişinin uğraşıp da hiç kıpırdatamadığı ağaç usulca sökülüp geldi. O an o gözyaşları bana kuvvet vermişti. Deguchi Onisaburo Sensei bende ilahi bir kut olduğunu söylemişti.

İlahi bir kutsama almış olan kişi Onisaburo Deguchi değil miydi (güler)?40

“Rikizo”41 mahlasını almam bu yüzdendir. Tonluk taş köprüleri bile yerinden oynatabilirdim.

O zamanlar bir Omoto müridiydiniz. Şimdi düşünceniz nedir?

Sanırım şu an beni kendilerinden biri olarak görmüyorlardır.

Bir Omoto müridi olmanıza ne vesile olmuştu?

Babamın hastalığına derman bulmak istiyordum.

Bulabildiniz mi?

Babam vefat etti. Vefat ettiği için onun derman bulduğunu düşünebiliriz, değil mi? Çünkü sadece yaşarken hasta olabilirsiniz (güler).

Gerçekten esrarengiz bir konuşma tarzınız var. Kendimi zorlamadıkça ne dediğinizi anlayamıyorum. Sağ olun… (güler)

Omoto beni hâlâ sıradan bir üye olarak kabul ediyor.42 Omoto dini demokrasinin ulu ilkesini temsil eder. Ben Deguchi Onisaburo Sensei’den daha mükemmel bir insan görmedim. O iyi bir demokrasi43 savunucusuydu. Birçok kez komünist partinin bir üyesi olduğunu düşünmüşlerdir. O çok iyi bir insandı. Ondan kotodama ilmini öğrendim. Fakat bunun eğitimini almadım, onun yanında olmak suretiyle doğal olarak edindim.

Bir keresinde Omoto’dan iki kişiyi bir gece yarısı yakalarından tutup eve sürükledim. Bana onlara böyle davranmamam konusunda yalvardılar, ben de onlara fikirlerini zırvalık olarak bulduğumu söyledim ve onları eve getirdim. Birçok müsabakaya girdim çıktım fakat hiç yenilmedim. Bir ara yanımda hep bambu kılıç taşıyordum.

Aiki Kişinin Kendi Kılıcını Yenmesidir.

Siz bir de bir sumocuyu yendiniz, değil mi?

Tenryu44 ve Onosato45 adlı iki sumocu vardı. Onosato bana saldırmak için davrandığında onu burada hafifçe kaldırıp fırlatmıştım. Maalesef Sovyetler’de ölmüş olan Matsumoto Toranosuke adında biri vardı. Tenryu’ya benim gücümü sınamasını önermişti. Tenryu gülüyordu, boyu 180’den fazlaydı ve yaklaşık 110 kiloydu. Ben o kadar küçüktüm ki onunla bir sumo müsabakası yapmam imkansızdı. Yine de kendimi sınamak istediğimi söyledim. Onun elini hafifçe tuttum ve beni kuvvetlice ittirmesini söyledim. Tüm gücüyle ittiriyor olmasına rağmen ona, “Çok da güçlü değilsin, değil mi?” dedim. Sonra biraz çekildim ve o yere yığıldı. Bunu oturduğum yerden yaptım.

Her barışçıl Japon budosunda46 harmoni önemlidir. Sakinken güce sahipsindir. Eğer çok sabırsızsanız kaybedersiniz. Başka bir deyişle aiki bir şeyi doğru şekilde elde etmek demektir. Kendi silahınızın üstesinden gelmelisiniz, buna katsuhayabi denir ve güneşten, aydan ve dünyadan daha hızlıdır. Çünkü evren zaten sizsinizdir. Evrende daha yavaş veya daha hızlı bir şey yoktur. Daha mükemmel bir şey yoktur. 

Sanırım Tenryu bile evren ile mücadeleye giremez. Savaş yıllarında ne yaptınız?

Savaş boyunca tek başımaydım. Tüm kara ve deniz okullarından sorumluydum. Şahsi kullanımım için üç arabam vardı ve toplu taşıma kullanmama izin verilmiyordu. O zamanlar uzun mesafe seyahat ettiğimde bana first-class beyaz biletler kesilirdi. Şimdi seyahat benim için zor, çünkü bana kırmızı sıradan bilet kesiyorlar.

Askerî yetkililer aikidonun ruhunu anlamışlar mıydı?

Hayır, anlamadılar. Askerî yetkililer her şeye savaş açısından bakarlar fakat ben kendi standardım açısından, yani aiki açısından bakıyorum. 

Bu terimi onlara açıklasaydınız bile “Hai!” diyeceklerini sanmıyorum, ne dersiniz?

“Aiya, aiya!”47 derlerdi.

Sayın Ueshiba’nın Biyografisi

188148 yılında Wakayama ilinde doğmuştur. Tüccar olarak çalışırken 17 yaşındayken Kito-ryu Ju-jutsu çalışmaya başlamış ve yanı sıra Shinkage-ryu ve Yaegaki-ryu gibi kılıç sanatlarına başlamıştır. 1910’da Hokkaido’ya gitmiş ve aynı sene Takeda Sokaku’dan Daito-ryu jujutsu öğrenmeye başlamıştır. 1919’da Daito-ryu jujutsu öğrenimini sonlandırmıştır.49 Savaştan önce orduda ve bahriyede eğitim vermiş fakat savaştan sonra dojosunu oğluna bırakmış ve İbaraki’ye bağlı İwama’da çiftçilik ile uğraşmaya başlamıştır. Dojosu Wakamatsucho 1011, Shinjuku-ku Tokyo’dadır.

Notlar:
1. Kondo Hidezo (近藤日出造, 1908 - 1979)
X1. Dai Nippon Butokukai (大日本武徳会) “Büyük Japonya Savaş Erdemleri Kurumu”, 1895 - 1946 yılları arasında faal olmuş ve Japonya’daki geleneksel savaş sanatlarının işleyişi ve kontrolü ile ilgilenmiş bir kuruluştur. (çev. notu)
2. Röportaj esnasında Kondo 48, Ueshiba ise 72 yaşındadır.
3. Ueshiba burada 1915-1916 yıllarına, yani Hokkaido’ya yerleştiği ve Engaru’da Takeda Sokaku ile tanışıp Daito-ryu çalışmaya başlamasından biraz sonraki döneme atıf yapar.
4. Kondo’nun burada kullandığı bugei (武芸: savaş teknikleri) terimi budo teriminden daha eski bir terimdir ve reel savaşlarda kullanılan savaş tekniklerini ifade etmek için kullanılır. Kondo’nun savaş karşıtı tavrını hesaba katarsak bunun kasti bir tercih olduğunu söyleyebilirim.
5. Ueshiba da bugei terimini kullanmayı tercih eder. 
6. Ueshiba bujutsu (武術: savaş teknikleri) terimini kullanmaktadır.
7. 和合: Harmoni, özdeşleşme
X2. Makale boyunca kullanılan “harmoni” (wa, 和) kelimesi Japon kültüründe önemli bir unsurdur ve Batı dillerinde kullanılan harmoni kelimesinden farklı bir anlam alanına sahiptir. “Harmoni, birliktelik” anlamındaki bu wa kanjisi (和) aynı zamanda Japonya’nın kendini adlandırmada kullandığı bir kanjidir. Bu sebeple Japon ulusal kimliği ve wa arasında bir ilişki söz konusudur. https://en.wikipedia.org/wiki/Japan#Etymology (çev. notu)
8. Burada Ueshiba budo (武道) teriminin kullanmaktadır. Tarih boyunca çoğu yazarın yaptığı gibi Ueshiba da bujutsu ve budo terimlerini birbirinin yerine kullanmaktadır.
X3. Japonca gramerinde tekil-çoğul ayrımı yoktur ve bu ayrım genelde bağlamdan anlaşılır. Kami (神) kelimesi Japoncada yerine göre bir “ilah, tanrı(ça), ruh” veya birden fazla “ilah, tanrı(ça), ruh” ifade edebilir. Kami doğadaki herhangi bir şey ile bağdaştırılmış ilahi güç olarak düşünülebilir. Şintoizmde 2 milyonun üzerinde kami vardır. Ueshiba’nın doğada bulunan çok sayıda kamiden bahsettiği düşünüldüğü için İngilizce metinde kami olarak geçen ifade Türkçeye kamiler olarak çevirilmiştir. (çev. notu)
9. うるわしきこの天地のみ姿は主のつ くりし一家なりけり
10. Burada bağlam hakkında biraz bilgi vermek gerekiyor; Kondo savaştan önce, karikatürlerindeki eleştirel üslubu, bilhassa askerî bütçenin arttırılışını eleştirmesi sebebiyle en az üç kez tutuklanmıştır. Savaş esnasında bir şekilde ordunun propaganda departmanında çalışması gerekmiş fakat sonradan pişmanlığını belirtmiş, hatta bunun savaş suçu olduğunu ifade etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna doğru Kumamota’daki bir askerî birlikte göreve çağrılmıştır. Japonya 15 Ağustos 1945’te teslim olduğunu ilan etti fakat, Kondo ve birliğindekiler savaşmaya devam etmeye karar vermiştir. Bu yüzden Kondo ve diğer bazı kişiler 16 Ağustos gece yarısında gizlice kaçtılar ve Kondo Nagano’daki evine döndü.
11. Awasekagami (合わせ鏡): Birbirine bakar vaziyette olan ve sonsuz bir tünel imgesi oluşturan iki ayna
12. Kokyu (呼吸): nefes
13. Birleşik Devletler’in Japonya’yı işgali bu röportaj tarihinden sadece dört yıl önce sona ermişti ve Japonya’nın yerli imalat gücü eski seviyesine henüz dönmemişti.
14. Ueshiba Kisshomaru (植芝 吉祥丸, 1921 – 1999)
15. Kondo burada denkousekka (電光石火) kelimesini kullanır, “ışık hızı” anlamındadır.
16. Katsuhayabi (勝速日): “Çabuk zafer günü”, bu Ueshiba’nın favori vecizelerinden biridir ve kaligrafilerinde sıklıkla yer alır.
17. Kondo burada, muhtemelen mevcut askerî kuvvetlerin çağdaş savaş tekniklerinden ayırt etmek için bujutsu terimini kullanıyor.
18. Kotodama (言霊): Japon dilinin seslerine atfedilen ruhani kuvvet. Bu ifade ile Ueshiba, aikidonun dünyanın yaşı kadar yaşlı olduğunu ima etmektedir.
19. Chuushin (中心): Genelde dairenin merkezini ifade etmek için kullanılan bir terim
20. Muhtemelen Kondo’nun bunu söylemesinin sebebi Japon dünya algısının merkezinde imparatorun olmasıdır.
21. İmparator Hirohito’nun (裕仁, 1901 – 1989) savaştan önceki ve sonraki hüküm tarzlarından bahsedilmektedir. Kondo Ueshiba’nın, Japonya’nın yayılmacı bir politika izlediği dönemin imparatoruna atıf yaptığını ima etmektedir.
22. Bilinmelidir ki Kondo, imparatora birçok kez eleştiride bulunmuştur. Bunların en bilineni 1946’da İmparator Showa’yı elleri olmadan karikatürleştirmesidir ve bu sebeple çalıştığı gazeteden kovulmuştur. Yomiuri Shinbun’a (読売新聞) eleştirmen olarak alınması ve bu röportajın da dahil olduğu bir röportajlar dizisine 1947’de başlaması bu kovulmadan sonradır. 
23. Bağlama bakarak kastedilenin aşırı sağ bir kanat olduğu anlaşılabilir.
24. Masakatsu (正勝): Gerçek zafer
25. Stanley Pranin’in Aiki News’ün 79. sayısında yayımladığı röportajda Kisshomaru Ueshiba, babasının Rusya’da aslında hiç savaş görmediğini ve babasının sadece “ön temizlik” dediği harekatlara katıldığını söyler. 
26. Ueshiba Edo döneminin toplumsal piramidine değinir; en tepede imparator vardır, altında ise sırasıyla soylular, şogun, daimyolar (derebeyleri), samuraylar, çiftçiler, zanaatkarlar ve en altta tüccarlar bulunur. İlginç bir şekilde Ueshiba, bir toprak sahibinin oğlu olarak dünyaya gelmiş, bir süre sonra tüccar olarak hayatını kurmuş ve nihayet orduya girerek ve tam zamanlı bir savaş sanatları ustası olarak savaşçı olma yolunu seçmiş, kendi statüsünü yükseltmiştir. Meiji restorasyonları ile lağvedilen bu hiyerarşi Ueshiba zamanında toplumda resmî olarak var olmasa da bazı insanlar için hâlâ bir öneme sahipti ve ben Ueshiba’nın da bu hiyerarşi konusunda hassas olan kişilerden biri olduğunu düşünüyorum.
27. Ueshiba makalede アホウ olarak geçen ahou (阿呆) kelimesini kullanıyor.
28. Yasuku (安く): Ucuz
39. Tamotsu (保つ): Elde etmek, tutmak
30. O’Sensei’nin biraz önce okuduğu şiir: このうるわしき天地のみ姿は主のつくりしものなり
31. Genel bir yanılgı olarak insanlar Japonların” harmoni” ve “demokrasi”yi Batılılar gibi algıladığını zanneder. Ueshiba’nın sözlerinden, eşitlik ve bireysel özgürlük kavramlarının aslında çok geri planda olduğunu görürüz.
32. Ueshiba silahlardan bahsetmektedir.
33. Ueshiba burada kokudo no misogi (国土の禊) tabirini kullanmaktadır. Kokudo (国土) “krallık” veya” ülke” anlamındadır, misogi (禊) ise Şinto inancında vücudu yıkayarak arındırmayı ifade eder. Kokudo no misogi ifadesi “ülkeyi arındırmak” anlamındadır.
34. Ueshiba bir kez daha kotodamadan bahsetmektedir. Kotodamaya göre /a/, /i/, /u/, /e/ ve /o/ sesleri ruhani maddeler, ateş, su, yin ve yang’ı dünyaya getirmiştir ve varlığı oluşturan 75 sese evrilmiştir.
35. Ueshiba din ve siyasetin bir ve bütün olduğunu ifade eden saisei ichi (祭政一致) kavramından bahsetmekte.
36. Heiwa shugi (平和主義): Pasifizm anlamındadır fakat tanımı Batı dünyasındakinden yer yer farklılaşır. 46. nota bakınız.
X4. İbadet esnasında veya tanrılar huzurunda iki avucu birbirine vurarak alkış yapmak Şinto inancının bir parçasıdır. Alkış yaparak kamilerin dikkatinin çekildiği düşünülür. (çev. notu)
37. İçeri giren misafirlerin terliklerini çıkış yönüne çevirip misafirlere zahmet ettirmemek Japonya’da bir gelenektir. 
38. Ueshiba’nın bahsettiği kıyafet hizmetçi kıyafetidir. 
39. Itoen (一灯園) Nishida Tsuneka tarafından 1905’te kurulmuş bir oluşumdur. Her ne kadar Itoen bir din olarak düşünülebilse de hiç bir din adamı yoktur ve mensupları doğaya ve hayata tapar.
40. Kondo’nun burada Ueshiba’nın anlattıklarındaki açık bir çelişkiye parmak bastığını sanıyorum. Omoto dininin lideri Deguchi aslında halka kendisini imparatora denk bir kişi olarak tanıttı ve böylece kendisini evrenin merkezine koymuş oldu. Deguchi ayrıca “Şintoist imparator hükümeti” anlamındaki tennosei (天皇制) kavramını alenen eleştiriyordu, ki bu onun ve Ueshiba dahil müritlerinin Japon hükümeti ile ciddi sorunlar yaşamasına sebep olmuştur. Omoto 1929 ve 1935’te amansız baskınlara uğramış ve Deguchi iki kez cezaevine girmiştir. Ueshiba bu dönemi az çok sorunsuz atlattı fakat ikinci vakadan sonra yavaş yavaş Deguchi ile arasına bir mesafe koydu.
41. Rikizo (力蔵): Güç deposu 
42. “Sıradan üye” ifadesi ile Ueshiba, şimdiki konumunun geçmişte Ayabe’deki Omoto cemaatinin kilit bir figürü olduğu zamankinden farklı olduğunu ima etmektedir.
43. Birçok kez kullanılmış olan “demokrasi” kelimesi kafa karıştırıcı olabilir. Daha anlaşılır olmak adına önce dönemin şartlarına bakalım; Ueshiba, Deguchi vasıtasıyla Sakurakai gibi aşırı milliyetçi gruplardan birçok aşırı sağcı isim ile tanışır. Hatta Sakurakai’nin kurucusu Hashimoto Kingoro’nun korumalığını yapar ve bu grubun toplantıları Ueshiba’nın dojosunda yapılır. Bu durum, Ueshiba’nın röportaj esnasında pasifizme ve demokrasiye atıflarda bulunması ile çelişkili gözükebilir fakat yukarıda belirttiğim gibi Japon düşüncesindeki pasifizm, Batı’nın hümanist düşüncesindeki pasifizm ile aynı değildir. Öncelikle, Ueshiba’nın da yukarıda belirttiği gibi, “demokrasi” onun için “eşitlikçi” değildi. Ayrıca hem Deguchi hem Ueshiba, insaniyetli bir tür diktatörlük aracılığıyla ve Japon sosyal yapısını özümseyerek barış tesis etmek inancındaydılar. Aşırı milliyetçiler de aynı ülkülere sahipti ve amaçlarına ulaşmak için gerektiğinde güç kullanmaya hazırlardı. Deguchi şiddet kullanma yolunda ne kadar gidebilirdi, şahsen merak ediyorum.
44. Tenryu Saburo (天竜 三郎) profesyonel bir sumocuydu. Ueshiba ile 1939’da Mançurya’da karşılaşmış ve öğrencisi olmuştur.
45. Onosato Mansuke (大ノ里 萬助) ozeki (sumoda en yüksek ikinci seviye) seviyesine ulaşmış bir güreşçiydi.
46. Heiwa budo (平和武道): Barışın savaş sanatı
47. Ueshiba Kondo’nun cümlesine bir kelime oyunu ile karşılık verir. “Hai” kelimesi “evet, anlaşıldı, emredersiniz” anlamlarındadır, “Aiya” kelimesi ise “savunmada, beklemede” anlamındadır.
48. Bu bilgi yanlıştır, Ueshiba 1883 yılında doğmuştur.
49. Bu doğru değildir, çünkü Ueshiba Sokaku gözetiminde Ayabe’de çalışmaya birkaç sene daha devam etmiştir, fakat 1919’da babasının rahatsızlığı yüzünden Hokkaido’yu terk etmiştir.

Türkçeye çeviren: Ümit Duran
İngilizce makale için tıklayınız
Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.

iletişim:

2 yorum: