PDF olarak indirmek için tıklayınız.
(İlk kez Karate Bushido adlı Fransız dergisinin Mayıs/Haziran 2003 sayısında yayımlanan bu makale, yazarı Malcolm Tiki Shewan’ın izni ile Laurent Barthaux tarafından metnin asıl dili olan Fransızcadan İngilizceye [2018] ve İngilizceye çevirenin izni ile de Ümit Duran tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir [2019]. Metnin düzeltisi Zeynep Basmacı tarafından yapılmıştır. 1.11.2022 tarihinda imla düzeltileri yapılmıştır.)
(İlk kez Karate Bushido adlı Fransız dergisinin Mayıs/Haziran 2003 sayısında yayımlanan bu makale, yazarı Malcolm Tiki Shewan’ın izni ile Laurent Barthaux tarafından metnin asıl dili olan Fransızcadan İngilizceye [2018] ve İngilizceye çevirenin izni ile de Ümit Duran tarafından İngilizceden Türkçeye çevrilmiştir [2019]. Metnin düzeltisi Zeynep Basmacı tarafından yapılmıştır. 1.11.2022 tarihinda imla düzeltileri yapılmıştır.)
Budō çalışanlara bir aikidō hareketi hakkında neyi bilmek istedikleri sorulduğunda söyledikleri şey neredeyse her zaman aynıdır; “Yapmaya çalıştığımız aikidō hareketlerini başarılı kılacak temel öğeler nelerdir?” Bu sebeple bu yazıda aikidō hareketlerinin yapılışı ile ilgili bazı hususları inceleyeceğiz.
Aikidō Hareketlerindeki Aslî Öğeler
Tüm hareketler için geçerli olan bazı kavramlardan, tüm fırlatma veya kilitleme tekniklerinin olmazsa olmazı bazı prensiplerden bahsetmek istiyorum. Lakin söz konusu böylesi kısa bir yazı olunca elden gelen sadece, bu konuyu irdelemek isteyenlere yüzeysel bir bilgi vermek, yol göstermek olacaktır.
Başka makalelerimde ki-ken-tai prensibinin önemi üzerinde durmuştum. Bu prensip, kişinin iradesinin/gücünün, aletinin/kılıcının ve vücudunun/tekniğinin tüm potansiyelini tek bir an ve eylemde birleştirebilmesi kabiliyetidir. Ki-ken-tai hakkında henüz bilgi sahibi olmayanların bu makaleyi okumadan önce prensip hakkında bilgi sahibi olmalarını önemle tavsiye ediyorum. Çünkü ki-ken-tai prensibi bu makalede öne süreceğim kavramların edinilmesine giden yolu oluşturmaktadır. Ki-ken-tai'nin doğru kullanımı kişiyi kendiliğinden gücü doğru bir şekilde kullanmaya yönlendirecektir, ki bunun da sağlayacağı en büyük özellik, güç, kuvvet ve potansiyelin yanlış kullanımının terk edilmesidir. Bu sayede şüphesiz ki kişi, merkezini tamamen dengede tutarak özgürce hareket edebilecek durumda olacaktır. Bu, teknikler sanki kendiliğinden yapılıyormuşçasına kişiye bir sükunet hali kazandırır. Teknik dışarıdan bakıldığında yürümek, yazmak veya her gün yapılan herhangi bir eylem yapılıyormuşçasına doğal gözükür. Nizami şekilde yapılan her tekniği, kesintisiz devam eden üç safha halinde inceleyebiliriz.
-İlk olarak Türkçede tek kelime ile “giriş” olarak ifade edebileceğimiz safha vardır. Budōda bu safhaya Japonca olarak irimi (入身) denmektedir. Ō’Sensei’nin yazdıklarının arasında şu cümle karşımıza çıkar: “Rakip sana saldırdığı zaman sen de ona git ve onu karşıla.”. Chiba Kazuo Sensei 40 küsür sene önce “kendini, rakibin en savunmasız haline maksimum olarak etki edebileceğin ama onun sana ulaşamayacağı bir noktaya yerleştirmek” diyerek bana irimi kavramının oldukça işlevsel bir tanımlamasını yapmıştı. Bu safha sonunda, rakibin direnç gösteremeyeceği şekilde hareket edebiliyor olmalısınız. İrimi, minimum efor ve maksimum verimle icra edilen eksiksiz bir tekniğin yapılabilmesinde, kesinlikle en önemli prensiptir. Eğer irimi'yi uygulayamıyorsak dünyadaki en iyi teknik bile beyhudedir.
-İkinci olarak tekniğin uygulandığı safha vardır. Bu uygulama tekniğe ismini veren uygulamadır; shihōnage, ikkyō, kotegaeshi vs.
-Üçüncü olarak ise zihinsel yansıması zanshin olan bitirme safhası vardır. Fakat bu safhada sadece zanshin değil; hanmi veya kamaedeki nizami bir duruş, merkezimizin dikey veya yatay konumu, denge vb. diğer bazı öğeler de tekniğin tamamlayıcı detaylarındandır.
Aslî Prensip: Dirençsizlik
Hepimizin er ya da geç sorduğu soru: “Herkesin esas aldığı, fakat basit ve özgün bir açıklaması yapılamayıp da meçhul kalan şu meşhur prensipler nelerdir?”
Aikidōda her şeyin temelini oluşturan ve her şeyin kendi varoluş sebebini onda bulduğu bir tasavvur vardır. Açıktır ki Ō’Sensei ai ve ki kelimelerini kullanarak öğretisinin adının bu tasavvuru yansıtmasını istemişti. Genelde aikidō kelimesi üç parça halinde ele alınır; bunlar ai, ki ve dō'dur. Fakat bu ismi doğru anlamamız için ai ve ki'yi ayrı değil, birleşik olarak ele almalıyız; aiki. Bu iki parçanın bir aradaykenki anlamı, ayrı ayrıyken sahip oldukları anlamların toplamından daha büyük bir anlama sahiptir.
Aiki kelimesini yorumlamaya başlamadan evvel, daha az bahsedilen bir kavram olan muteiko'ya değinmek isterim. Bu ”karşı koymama”, “hareketsizlik”, “dayatmacı olmama”, ve dolayısıyla “şiddetsizlik” anlamına gelen bir kavramdır. Tai chi ile uğraşanların yakından bildiği wu-wei kavramı ile oldukça benzerdir. Bu, biz bu disiplinde yol alanların ulaşmak istediği erektir: meydana gelen olayların kurbanı olmayacak ya da onlarla çatışmayacak şekilde yaşayabilmek. Tekniğin uygulanması bazında düşünürsek bu kavram, rakibin gücü ile asla doğrudan çatışmamaya dayanmaktadır.
Açıktır ki güçlerin çarpışması güçlünün yenmesi durumunu beraberinde getirir. Bu tutum nispeten, insan kendini çatışma kontrolü konusunda farklı bir şekilde ustalaştırıncaya kadar içgüdüsel olarak ortaya çıkar. Eğer kişinin tekniği sadece kendinden daha güçsüz kişilerde geçerliyse savaş sanatlarından bahsedebileceğimizi sanmıyorum. Ayrıca teknik esnasında gücün yanlış kullanılması, tekniğin tüm bilgisini ifşa edebilir ve rakibin kendi direncini arttırmasına neden olabilir. Eğer kimsenin direnemeyeceği bir teknik yapmak istiyorsanız kimseye direnebileceği bir şey vermeyin.
“Dirençsizlik”i Uygulayabilme Yolları
1) Saldırı Hattının Dışına Çıkmamızı Sağlayan Hareketler
Her saldırı bir güç hattı üzerinde oluşturulur. Rakip, güç hattının açıkça belli olduğu yumruk (tsuki), dairesel tekme (mawashi geri), çapraz kılıç kesişi (kesa giri) gibi ataklar yapabilir veya sizi yakalamaya çalışabilir. Aikidōka daima, saldırıya karşı koymak zorunda kalmayacağı bir durumda olmaya çalışmalıdır. Sankaku irimi kavramı “dirençsizlik şartlarını sağlamak” deyince akla gelen en temel yoldur. Yukarıda dediğim gibi her saldırının bir hattı vardır. Saldırının gücü belli bir yöne doğrultulmuştur. Saldıranın gücü ile uyumlu bir şekilde uygulanan bu üçgen (sankaku) prensibi, rakibin saldırısını yönlendirmemize, kabul etmemize, savuşturmamıza veya yönetmemize ve durumu teknik yapabilmek için uygun bir pozisyona getirmemize imkan verir.
Saldırının gücü ile doğrudan çatışmaya girmekten kurtulmamızı sağlayacak bir diğer yol da tenkan'dır. Bu sabaki (yer değiştirme) ancak sonrasında nizami bir şekilde irimi yapabilmek için yapılır. Genelde tenkan'ı, irimi'nin zıttı veya alternatifi bir hareketmiş gibi yorumlarız. Aslında tenkan, nihayetinde irimi yapabilmemize imkan veren alternatif bir yoldur.
Eğitim süresince az bahsedilen ama saldırının gücüne karşı dirençsizlik oluşturabilmeyi sağlayan öğelerden biri olarak önem arz eden bir diğer unsur aç(ıl)ma (hiraku 開く) hareketidir. Bu “açıl ve dön” eylemini tasvir etmekte en çok kullanılan terim kaiten'dir.
2) Ma-ai'yi Sağlayabilmek
Arikawa Sensei’nin öğrencilerinden biri bana şöyle demişti: “Reishiki (adap) ve ma-ai'yi mükemmelen kontrol edebilseydik, usta bir savaşçı olmamız için başka bir şey gerekmezdi.” Bu cümle çalışmalarımızda doğru bir zaman-mekan muhakemesi geliştirmeye vermemiz gereken önemin ne kadar büyük olduğunu kanıtlamaktadır. Ma-ai kelimesindeki ma'yı “aralık” diye düşünebiliriz, lakin bu mesafe belirten “aralık” değil, süre belirten bir aralıktır. Şunu unutmamak gerekir ki mekansal ayrım beraberinde zamansal ayrımı da getirir. Mesela kırsalda bir tarif sorduğunuz zaman size kilometreler ile tarif vereceklerdir, fakat bir şehir merkezinde tarifler genelde dakika ile yapılır. Ma-ai kavramını doğru anlamak için onu dört safhaya bölüp incelemek gerekir ama budōkalar genelde ikiden fazlasını kavrayamaz. Bu safhalar arasındaki farkları Birinci Dünya Savaşı esnasında meydana gelen Verdun Muharebesi'nden vereceğim örnekler üzerinden açıklamak isterim.
- Tō-ma (遠間) “büyük mesafe” demektir. Bu mesafe iki tarafın birbirine açık tehdit olamayacağı bir mesafedir. Verdun Muharebesi’nde üst komuta karargahı Vincennes’te, herhangi bir düşman teması ihtimalinin olmadığı bir yerde kurulmuştu. Budō çalışanlar bu aralığı “azami güvenlik mesafesi” diye tanımlayacaklardır. Kişi bu ma-ai'yi azaltmak için rakibinin farkına varıp saldırıya karşılık veremeyeceği bir saldırı başlatma imkanına sahip değildir. Bu safhada her şey diplomasi ile halledilebilir.
- Chū-ma (中間) “orta mesafe” demektir. Bu durumu, muharebenin yönetiminden doğrudan sorumlu generallerin, karargahlarını Bar-le-Duc/Souilly’de kurmuş olmasından anlayabiliriz. Düşmanın atış menzilinin hemen dışında fakat cephe ile doğrudan irtibat kurabilecek kadar yakın mesafededirler. Bu mesafede, başlayan bir saldırı karşısında hareket edebilecek zaman ve alan hâlâ mevcuttur. Bu mesafede rakipler birbirlerinin kararlılığını kavramıştır. Fakat büyük bir diplomatik çaba sayesinde uzlaşım hâlâ mümkün kılınabilir.
- Chika-ma (近間) “kısa mesafe” demektir. Bu Verdun şehri ve düşmanı karşılayan cephelerin dikenli tellerle örülü siperleri arasındaki mesafeye benzer. Bu mesafede artık durum öyle bir hale gelmiştir ki çatışmayı terk etme şansınız yoktur. Niyetler kesindir ve ok yaydan fırlamak üzeredir. Saldırmaya karar veren kişi tutmak ve vurmak için öne doğru, tekme atmak için geriye doğru biraz gerilmek zorundadır. Yine de bu mesafede, saldıran kişi herhangi büyük bir hareket yapmadan rakibine ulaşamayabilir. Öte yandan kendini savunan kişi, rakibi alt edebilecek şekilde kendini avantajlı bir şekilde konumlandırabilmesi için gereken zaman ve mesafeye hâlâ sahiptir. Bu mesafede (chika-ma) kılıçlar artık temas halindedir fakat yine de rakibin merkezine girebilmeniz için onun dengesini bozmanız gerekir.
- Uchi-ma (打ち間), yani dördüncü safhada artık kişi kendi safını terk etmiş, aradaki tarafsız bölgeyi geçip rakip cepheye hücum etmiştir. Mücadelenin gidişatı bu safhada net bir hal alır, sonuç belli olur. Bu safhalardaki gelişmeleri kavramak ve nasıl yönetileceğini bilmek, aiki'mizin ahengini çalışmalarımızda geliştirebilmek için elimizde olan en güçlü yollardan biridir. Bu hem fiziksel/teknik yönden, hem de zihinsel/ruhsal yönden geçerlidir.
3) Saldırı Hedefe Ulaşmadan (Henüz Yoldayken) Harekete Geçin
Bir saldırı durumunda güç ile çatışmaya girmeden harekete geçebileceğimiz iki an vardır; rakibin size temas veya darbe noktası olarak seçtiği noktayla gerilip güç topladığı an ve rakibin güç topladıktan sonra hamle için ileri atıldığı an. Bu konuyla ilgili olarak aşağıdaki grafiğe bakınız.
Şemada ayrıca bu iki safhanın gelişme sürecinde karşımıza çıkabilecek kılıç tekniklerinin isimleri verilmiştir.
Daha somut bir şekilde tasvir etmek için yokomen uchi atağını karşılayabileceğimiz iki temel yoldan bahsedelim.
- Eğer rakibinizi, size saldırı yapmak üzere sol kolunu kaldırdığı anda yakalarsanız o tarafa doğru girip kolu dirsek ve pazu kısmından kontrol edin. Böylece momentuma sahip olmayan rakibinizle çatışma içinde olmazsınız ve gereksiz güç harcamadan tekniğinizi yapabilirsiniz.
- Eğer rakip kafanıza doğru saldırı gerçekleştiriyorsa aldığı mesafeye uygun olarak geriye adım atın ve ma-ai'nizi koruyun. Böylece siz onun hareketi bittiği zaman kendi hareketinize başlayabilecek durumda olacaksınız. Rakibin saldırısı savuşturulduktan sonra sizin uygulayacağınız teknik onun hareketinin devamını oluşturur. Ayrıca onun gücüne de direniyor olmazsınız.
4) Hareketleri ve Merkezleri Birleştir
Rakibin gücü ile çatışmayan bir aikidō tekniği yapabilmek için tekniğin devinimi ile merkezinizi birleştirip bir bütün oluşturmanız gerekir. Böylece tekniğiniz ile rakibi, kendi vücudunuzu hareket ettiriyormuş gibi özgürcesine kontrol edebilirsiniz. Bu birlik prensibini uygulamadığınız sürece çatışma ve zıtlık baş göstermeye devam edecektir; siz ve rakibiniz iki ayrı varlık olarak hareket etmeye devam edeceksinizdir. Rakibe karşı olan bu tutumu değiştirmekte fayda vardır. Çatışmaya yönlendirici fikirlerin veya rakibinizin mutlaka yenilmesi gereken biri olduğu fikrinin aklınızı işgal etmesi yerine, tekniği, rakibi kendi mağlubiyetine götüren ortaklaşa yapılmış bir hareket olarak düşünmeniz daha yeğdir.
Kişinin rakibi ile oluşturması gereken bir-lik, her budōka tarafından dikkatle incelenmesi gereken üç başlık altında toplanabilir:
ki-awase (enerjilerin birliği)
ki-musubi (enerjinin kaynağı)
kokyū-awase (nefeslerin birliği)
Kişiyi rakibi ile birlik kurabilme konusunda hızlandıran şey şüphesiz ki nefes, yani kokyū'dur. Bu kelime genelde “nefes alıp verme” olarak tercüme edilmesine rağmen çok daha geniş bir anlam alanına sahiptir. Bu kelime sadece akciğer solunumunu ifade eden bir kelime değildir ve kelimeyi oluşturan öğeler olan ko (呼) ve kyū (吸) birleştikleri zaman çok daha geniş bir anlama gelirler. Evrendeki her döngü kokyū'nun bir tezahürüdür. Örneğin denizdeki gelgitin, denizin kokyū'su olduğunu söyleyebiliriz. Yukarıdaki üç kavram da kişinin rakip, hareket ve enerji ile arasında nizami bir bağ kurması fikrini ifade ediyor. Peki ya somut olarak bu birliği elde edebilmek için ne yapmamız gerekiyor?
İnsanın vücudunun ağırlık merkezi leğen kemiği bölgesindedir. Eğer rakibin vücudunda bu bölge iyi bir şekilde kontrol edilirse, rakibin vücudunun geri kalan tamamı, dolayısıyla da hareketleri kontrol altına alınabilir. Nizami bir irimi ile yapılan girişten hemen sonra rakibin ağırlık merkezi kontrol altına alınmalıdır. Bu kontrol, el veya ayak gibi diğer uzuvlarla uğraşmaktan çok daha önemlidir.
- Rakibin saldıran uzvu veya aleti hareket ediyor olduğu için ya da bu noktalar referans alındığında siz hareket ediyor olduğunuz için, hareket etmeyen veya çok sınırlı hareket eden bir temas noktası (Ele kıyasla dirsek, dirseğe kıyasla omuz daha hareketsizdir) seçmelisiniz. Mesela, bir yumruk (tsuki) atıldığı zaman yumruğun yönelebileceği geniş bir alan ve ulaşabileceği yüksek bir hız vardır. Yumruk atan kolun omzu görece çok daha az hareket eder. Bu iyi bir ilk temas noktası olabilir.
Rakip ile her zaman oldukça “kibar” bir şekilde temas kurmaya çalışın. Nobuyoshi Tamura Sensei her zaman “rakibi rahatsız etmemek gerektiği"ni söyler. Onunla mücadeleye girişmeden kibar bir şekilde kontrol edin. Eğer rakibe temas anında vücudunuzda gereksiz bir gerilim varsa rakip bunu fark edebilir ve bunu size karşı kullanabilir. Tekniği yapabilmek için devinimi rakibin merkezine iletebileceğimiz bir temas kurmamız gerekir. Durumu yönlendirişinizi rakibe fark ettirmemeniz gerek. Eğer kimsenin direnemeyeceği bir teknik yapmak istiyorsanız kimseye direnebileceği bir şey vermemelisiniz. Bu şekilde rakip, hareketinizin bir yansıması, dağlardaki bir yankınız haline gelir.
5) Rakibi Direnç Gösteremeyeceği Bir Pozisyona Getirin
Duyduğumuz zaman makul veya basit geliyor ancak bunu gerçekten yapabilmek son derece zordur. Eğer herhangi bir noktada rakibe ölçüsüz bir güçle davranırsak, ona direnç gösterme, savunmaya çekilme, karşı saldırı yapma gibi ihtimalleri veren bir durum yaratmış oluruz. Yukarıda bahsettiğimiz birlik prensibi, rakibi direnç gösteremeyeceği bir pozisyona getirmede en önemli öğelerden biridir. Böylece rakibe yaptırdığınız her hareket, kendi hareketinizin bir uzantısı olur.
Rakibinizi merkezi ile birlikte kontrol ederseniz rakibinizin, kinestetik duyusunda (hareket duyusu) bir gariplik fark etmesini ve amacınızın erkenden, yani siz daha tekniği yapamadan, belli olmasını engelleyebilirsiniz.
Rakibin yapısal zayıflıklarını fark edebilmek elzem bir noktadır, ki bu rakibin bir insan olması nedeniyle oldukça kolaydır. Bu zayıflıklar hareketlerinin limiti, eklemlerinin limiti, dengesindeki bozukluklar, etkiye tepki verme hızı, gergin bir ruh hali, kontrolsüz bir nefes ve vücudunun merkezini iyi kullanamama gibi noktalar olabilir. Bunların yanı sıra rakibinizin kendi gücünü, müsrifçe yaptığı bir hareketini ya da kendi sertliğini ona karşı kullanabilirsiniz. Bunların hepsi tekniğini geliştirmek isteyen kişilerin öğrenmesi gereken hususlardır.
Sonuç
Şüphesiz ki yazmak, usta bir eğitmenin gözetiminde çalışmanın yerini asla tutamaz. Yine de bu şekilde yazıya döküldüğü takdirde, idman esnasında açıklığa kavuşturulamayacak olan bu prensiplerin kolayca anlaşılabileceği gözden kaçırmamak lazım. Bu sebeple umarım şu naçizane kısa yazım her birimizi aikidō sanatının günlük kullanımında karşılaştığımız prensiplerini araştırmaya ve tefekküre teşvik eder.
çeviren: Ümit DURAN
İngilizce çeviri için tıklayınız.
İngilizce çeviri için tıklayınız.
Kaynak gösterildiği taktirde bu çeviriyi alıntılayabilirsiniz.
Malcolm Tiki Shewan Kimdir?
Avrupa İaidō Federasyonu’nun teknik sorumlusu ve 7. dan aikidō ustasıdır. 6 yaşında eskrim çalışmaya başlamış, ardından bir süre jūdō yapmıştır. Jūdōyu takiben bir süre Musō Shinden Ryū ve Musō Jikiden Eishin Ryū stillerinde iaidō çalışmıştır. 18 yaşında iken Nobuyoshi Tamura Sensei ile aikidōya başlamıştır. Yoğun bir şekilde aikidō çalışmakla beraber Tenshinsho Jigen Ryū kenjutsu ve Shintō Muso Ryū jōdō sanatlarında da ilerlemiştir. Japon kılıç yapımcılarının Kotō Dönemi‘nin (16. yy) muhteşem kılıçlarını üretmekte kullandıkları antik yöntemleri öğrenmek için 15 ay Japonya’da kaldı. Ayrıca bu esnada Japonya’da kılıç bakımı, tsuba yapma yöntemleri, kın yapım teknikleri ve ahşap silah yapımı (bokken, jō vb.), seramik ve marangozluk gibi başka zanaatlarla ilgilenmiştir. Japon kılıcı hakkında birçok kitap yazmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder