(Yıllardır faal olmayan Ümit ile Saklı Gramer adlı Instagram hesabımı kapatmadan önce paylaşımları bloğuma aktardım. 2017-2018 boyunca 22 gönderide 22 farklı fotoğraf ve 22 hikaye, pardon, TARİH(!) paylaşmıştım.)
Ümit ile Saklı Tarih I: Musibetin Başlangıcı
📌 Eminönü-Kadıköy Vapuru
Eski Yunan kaynaklarına göre Zeus'a deliler gibi aşık olan Hera, çapkın Zeus'un ilgi duyduğu tüm kadınları Zeus'tan kıskanarak ona karşı kışkırtmaktadır. Motorlu deniz araçlarından nalet eden Zeus bunu fark eder, ceza olarak Hera'yı bir vapura dönüştürür ve her gün Eminönü-Kadıkoy arasında gidip gelmesini ve sırtında insan taşımasını söyler. Hera Zeus'a nalet eder ama ağzı eskisi gibi olmadığı için sesi boğuk çıkmaktadır. Yeni ağzı artık vapurun motorlarıdır ve Hera nalet okurken ağzına su kaçmakta ve "bosforus bosforus" gibisinden sesler çıkmaktadır. Zaman geçer, Hera denizden hamile kalır ve kendisi gibi birçok vapur dünyaya gelir. Kimi Kabataş'a, kimi Üsküdar'a gider. Gel zaman, git zaman her yer "bosforus bosforus" gibisinden ses çıkaran vapurlar ile dolar. O zamandan beri vapurların gezdiği yere "Bosforus" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih II: Zeus'a İlk Darbe
📌İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Kendisini vapura çeviren Zeus'a olan intikam isteği gittikçe büyüyen Hera, Zeus ile başa çıkabilmek için güzel bir yol bulmuştur. Bir Kadıköy seferi sırasında, Zeus'u güçlü kılan şeyin insanların inançları olduğunu ve insanlar olmadan baş tanrının bir hiç olduğunu farkeden Hera, Zeus'u alt etme yolunu bulmuştur. İnsanların doğayı ve evreni öğrenmesini ve böylece Olimpos'un tepesinde oturan tanrılara tapınmasını engellemek istiyordu. Ama kendisi de bir tanrıydı. Zeus'u tarihe gömücek fakat kendi de sonsuza kadar vapur olarak kalacaktı. İnsanlara karşı sempatik besleyen Hera artık insanların çağının geldiğini düşünüyordu. Hem akrabası hem de eski yoldaşı olan Efimete'ye fikirlerini anlattı. İkili mutabakata vardı. Bosforus'un çevirdiği yarım adaya Darülfünun kurulacaktı ve akıl ve bilim çağı başlayacak, tanrılar birer masal olarak kalacaktı. O günden bu güne Hera ve Efimete'nin temellerini attığı bu yere "Edebiyat Fakültesi" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih III: Osiris'in Desteği
📌 Sultanahmet Meydanı
Yakın coğrafyada gerçekleşen olaylar (Hera ve Efimete'nin Darülfünun'u kurması) Osiris'in kulağına gitmiştir. Akıl ve bilim çağının başlaması ile birlikte tanrıların başına neler geleceğini Osiris çok iyi bilmektedir. Her ne kadar kendi ülkesinde olmasa da bu işe bir dur demelidir. Okulun ilk mezunlarını vermesi ile Zeus'un otoritesi sarsılmaya başlar. Fakat Osiris tam o sırada muhteşön bir hediye ile dostu Zeus'u ziyaret eder. Gelirken yanında bir dikilitaş getirmiştir. Bu dikilitaşı okulun yakınına dikecek ve insanların tanrıların ihtişamına tekrar heyran kalmasını sağlayacaktır. Osiris bunu Zeus'u çok sevdiği için değil tanrılara başkaldırının bir diyarda başlayıp kendi ülkesine sıçramaması için yapmıştır. Taş dikilir ve tanrılar memnun kalır. Taşın yerleştirilmesinde çok büyük paya sahip olan ve Osiris'in gözde ustabaşlarından olan Sultan Ahmet, yerleştirme esnasında iskeleden düşerek can verir. Osiris hem yakın arkadaşı hem de sadık hizmetkarının anısını ölümsüzleştirmek ister. O zamandan bu zamana bu dikilitaşa "Sultanahmet Dikilitaşı" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih IV: Zeus ve Osiris'in İttifakı
📌 Sultanahmet Camii (Sultan Ahmed Mosque - Blue Mosque) Istanbul, Turkey
Sultanahmet Dikilitaşı'nın bulunduğu meydan artık Sultanahmet Meydanı olarak anılmaya başlamıştır. Tanrılara bağlılığı artan insanların bu hali başta Osiris ve Zeus olmak üzere tanrıların hoşuna gelmektedir. Fakat Hera ve Efimete'nin temellerini attığı akıl ve bilim akımı sancılı da olsa yayılmaktadır. Zeus tehlikeli bir aşamada olduklarının farkındadır. Bir süre sonra Olimpos'ta uğultular yükselmeye başlar. Aynı şey Mısır coğrafyasında da geçerlidir. Osiris ve Zeus baş başa verir, insanları etkileme planının ikinci aşamasını oluştururlar. Artık insanları daimi olarak kendi saflarına çekmek zorundadılar. Var güçleri ile bir tapınak yapmaya karar verirler. Çalışmalar başlar, ortaya harika bir eser çıkar. Esere bulunduğu meydanın ismi verilir. O gün bu gün bu yapının adı "Sultanahmet Camii"dir.
Ümit ile Saklı Tarih V: İzmir'in Doğuşu
📌 İzmir
Hera'nın deniz ile birleşmesinden doğan vapurlar giderek çevre denizlerde yayılır. Bazıları Çanakkale Boğazı'nı geçerek Foça üzerinden bir körfeze gelirler. Buranın jeopolitik konumuna, iklimine, bitki örtüsüne ve doğa güzelliklerine heyran kalan Bosforus vapurları buraya bir yerleşke kurmak, burada giderek büyüyerek düzenli bir birlik haline gelmek ve anneleri Hera'nın Zeus'a karşı olan mücadelesinde annelerini destekleyebilecek duruma gelebilmek için burada yaşamaya karar verirler. Bu arada vapurların türeyişinden bu yana geçen uzun süre içerisinde vapurlar arasında bir dil oluşmuştur. Yerleştikleri bu yere bizim dilimizde "cennet" anlamına gelen "İzmir" adını verirler. Bu şehir büyür ve insanlar türer. Çok uzun yıllar geçmesine rağmen bu şehrin insanları da tıpkı şehrin kurucuları vapurlar gibi tanrılara karşı olurlar. Zeus bu şehre nalet eder ve şehre "Gavur İzmir!" der. O günden beri bu şehrin adı Gavur İzmir'dir
Ümit ile Saklı Tarih VI: Maratonus'un Aşkı
📌 Çemberlitaş- Kapalı Çarşı
Hera ve Efimete'nin, Zeus'un karanlık hükmünü yıkmak üzere ilim ve bilim üretmesi için kurdukları Edebiyat Fakültesi çevresinde insanların hayatı oldukça renkli, özgür ve barış içinde geçmektedir. Burada eğitim görenlerin arasında bir insan evladı vardı ki yine bir insan evladı olan Maratonus'u güzelliği ile divane etmiştir. Bu kişi Olimpiya adlı bir kızdır ve sarı uzun saçları ve inci dişleri ile Maratonus'un aklını oynatmıştır. Maratonus kızın gönlünü yapmak için çok uğraşır ama Olimpiya biraz zalımdır ve oğlandan sürekli ilginç ricalarda bulunur. Maratonus bu ricaları yerine getirmek için her Zeus'un günü dört nala sağa, sola koşar. Oğlanın her gün yaptığı bu koşuların günümüzdeki maraton koşularının temeli olduğu söylenir. Olimpiya Maratonus'a, beş büyük çelik çember bulup onların evin oradaki dikilitaşın üstüne dizerse ona yar olacağını söyler. Maratonus delirmen bir şekilde takla ata ata, yüze yüze, her türlü değişik hareketi yapa yapa etrafı arar, çember bulur ve dikilitaşa geçirir. Bu ikili çok büyük aşık olur ve ahali tarafından çok sevilir. Uzun süre yaşayıp öldükleri zaman insanlar onları anmak için Maratonus'un gençken yaptığı hareketleri yaparlar. Bunlar giderek günümüzdeki Olimpiyat Oyunları'na evrilir. Bu dikilitaşın adı da o zamandan beri "Çemberlitaş"tır.
Ümit ile Saklı Tarih VII: İzmir'in Saat Kulesi
📌 İzmir Saat Kulesi
Yunan kültürünün hakim olduğu yerlerde, Zeus'un babası Kronos'un -ki adı "zaman" anlamına gelmektedir, ortaya çıkardığı saat sistemi kullanılmaktadır. Uzun süre önce İzmir'i kurup burada çoğalıp gelişen vapurlar ve insanları, gerek Yunan kültüründen kopmak, gerek kendi kültürlerine ait bir saat sistemi oluşturmak için ortaya günü 24 saate bölen muhteşan bir saat sistemi çıkarırlar. Bu başarılarını simgeleştirmek ister ve bir kule inşa edip üstüne, dört yöne bakacak şekilde saatler koyarlar. O günden bu yana bu kuleye "Saat Kulesi" denmektedir. Bu hadise Olimpos'un kulağına gider. Halihazırda kini arşa değen Zeus, kendi boyunduruğu altındaki vahşi, cahil ve kendi gibi kindar insan ordusunu İzmir'e salar. Bu güruh Ege'nin incisini varlığı ile kirletir, nimetini talan eder, kulenin de saatlerinden birini çalar. Bu hayasız olay ta ki İzmir halkı ayaklanıp onları denize dökene kadar devam eder. Bu tarih 9 Eylül'dür ve o zamandan beri bu tarih İzmir'in kurtuluş günü olarak kutlanmaktadır.
Ümit ile Saklı Tarih VIII: Uranos ve Meteoroloji
Zeus'un arası, dedesi Uranos ile çok iyidir. Bilgeliğini ve tecrübesini dedesi ile geçirdiği uzun yıllara borçludur. Uranos ise soyundan Zeus gibi biri çıktığı için muhteşan bir gurur duymakta ve torununu da iki gözü gibi sevmektedir. Hera ile Zeus'un arasında gelişen olaylar, Zeus her ne kadar üzülmemesi için dedesinden saklamaya çalışsa da Uranos'un kulağına gider. Olanı biteni öğrenen Uranos cin atına biner, çok sinirlenir. Aklına bir fikri gelir. Göklerin tanrısı olan Uranos, Zeus'un yenilip yiteceğinden korkar ve hava ve gök ile ilgili tüm ilmini somutlaştırıp bir kule haline getirir ve Beyazıt'a dikip Zeus'a hediye eder. Bu sayede Zeus bu kule yardımı ile meteoroloji bilimini geliştirir ve ertesi gün pastırma sıcağı mı yoksa Ankara ayazı mı olacağını bilir. Kule çalışanları renkli ışıklarla Zeus'a bildirim yaparlar. Mavi ışık ertesi gün havanın açık, yeşil yağmurlu, sarı sisli ve kırmızı da karlı olacağı anlamına gelir. Tabi Uranos da bir tanrıdır ve her tanrı gibi o da hata yapar ve kuleyi ilk önce ahşaptan yaptırır ve kule Zeus'a düşman olan Hera'nın yancıları tarafından kundaklanır. Sonrasında ise restore edilen kule, taş ve mermerden yapılır. O günden itibaren bu kuleye "Beyazıt Yangın Kulesi" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih IX: Galata Kulesi Hikayesi
Zeus ile Hera arasındaki ihtişamlı mücadele civar beşerin dikkatini celb etmekte, ahali huşu ile olanı, biteni seyreylemektedir. Pera semti sakinlerinden ekseri sayıdaki Zeus taraftarı, iskan ettikleri tepeden Haliç'in karşı tarafındaki Yangın Kulesi'ni seyreder, Zeus'un kudretini metheder ve Zeus'un safında olarak ne kadar şanslı olduklarını düşünürlermiş. İşbu şahıslar genelde, bugün Tünel olarak bilinen yerde kârhane işletirlermiş. Tünel'in aşağı ucunda ise genelde, yine Tünel'de, enstrüman ticareti yapan Karaköylüler yaşarmış ve ekseri olarak Hera taraftarıymışlar. Bir gün Tünel'de bir tartışma çıkar. Tartışanlardan biri Peralı, biri Karaköylüymüş. Mevzuya Zeus'un son kulesi bahsi dahil olur, tartışma büyür ve cenge tutuşurlar. Pek vuruşurlar, nihayet Karaköylü bi-derman kalır. Peralı onun cemaline öyle bir sille nakşeder ki sedası Eminönü'nde akis eder. Karaköylü iade-i sille etmeye meyleder ama tabanlarına yeri bulduramaz. Karaköylü maf bir durumdadır, itibarı mundarlanmıştır. Ahali dağılır ve bu olaya, Karaköylü adamın isminden naklen "Galata Olayı" denir. Karaköylü "Ben sizin bu manzaranızı kapatmaz mıyım ulan!" der. Tünel'in ortasına otuz insan boyunda bir kuleyi yek başında, taşları sırtında tek tek taşıyarak yapar. Artık Peralıların seyredip feyzlenebilecekleri Yangın Kulesi, yeni kule yüzünden gözükmemektedir. O günden bu yana bu kuleye "Galata Kulesi" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih X: Selenus Kulesi
📌Kızkulesi
İzmirli bir kız çocuğu olan Selenus, zekası ve bilgisiyle mahallesinde dikkat çekmekte, o yoldan geçerken herkes onu parmağı ile göstermektedir. Hera da bu kız çocuğuna sempati duyar çünkü onda kendi çocukluğunu görmektedir. Selenus büyüyünce arkeolog olmak ve Foça'da yaşayıp yaşamını kazıya adamak istemektedir. Arkeoloji okumaya Darulfünun'a gelir, üniversiteli olur. Yeni bir yaşam enerjisi ve gençliğin de getirdiği ateş ile aşkı aramaktadır. Ve aradığını da Unkapanı'nda bulur. Bir yiğit delikanlıya göynünü kaptırır. Ama bilmez ki vurulduğu bu dalyan, insan kılığına girip kızlarla zaman geçirmeyi seven ve pilavcı kılığına girmiş Zeus'tur. Hera bunu öğrenir. Kızın başına bir şey gelmesini engellemek ister, çünkü Zeus'un aşkı yalandır. Kafayı yormaya başlar, nihayet aklına bir fikri gelir. Zeus'un denizden korktuğunu bilen Hera, Selenus için denizde bir kule yapar. Zeus kızın yanına yanaşamaz. Hera kızın akademik gelişimi durmasın diye vapurları aracılığıyla kuleye profesör ve elma taşıttırır. O günden bu zamana o kuleye "Kız Kulesi" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XI Babayiğit Kemalus
📌 Dolmabahçe Clock Tower
Zeus'un ülkesi ve Hera'nın ülkesi aynı coğrafyada olduğu için çatışmalar, işgaller kaçınılmaz olarak gerçekleşmektedir. Zeus, Hera ve ülkesine dair en ufak atomu bile yok etmek istemekte, zalim ordusu ile sürekli hır çıkarmaktadır. Hera ise ülkesinde huzurun hüküm sürmesini istemekte, ülkesinin iyiliği için intikam mücadelesini tek başına sürdürmekte ve kimsenin başına bir şey geldiğini istememekte ve ateşkes yanlısıdır. Ama Zeus saldırmaktadır ve bu işe son verecek biri lazımdır. Bu babayiğit, bakışları kılıç kadar keskin olan Selanikli Kemalus'tur. 7 boğa ile peşpeşe güreş tutar, topunun boynuzunu ufalayıp mahlukları perişan edermiş. Çok savunur ülkesini ve çok mahveyler Zeus'un uşaklarını. Zeus bunun ardında kalır mı? Bir gün bu genci devirmeye gelir. Beşiktaş tarafında rastlaşırlar. Yaman vuruşurlar, Kemalus Zeus'un iki bacağını birden biçer, kendi de sol yanından vurulur. Zeus bir pegasus kılığına girer ve ardına bakmadan kaçar. Bir daha da insan arasına inmeyeceğine ant içer. Kemalus'un yarası ağırdır, orada gözlerini yumar hayata. Hera da o saaten sonra Zeus'un dünyaya inmeyeceğini ve bu anın önemli bir an olduğunu bildiği için oraya bir saat kulesi yaptırır. Kuleyi babayiğit gence adar, adına da olay yerinin adını verir. O günden beri bu kuleye "Dolmabahçe Saat Kulesi" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XII: Bedbaht Gotlar
📌 Saray Burnu Gülhane Parkı
Zeus'un hükmünün temelinde korku ve dayatma vardır. İnsanların düşünmelerini, sormalarını, merak etmelerini istemez, korkutur, tehdit eder, sınırlandırır. Bilmektedir ki kendine bağladıklarına pamuk ipliği ile bağlıdır. Hera ise insanların ve vapurların mutlu yaşamasını ister. Özgürce gezebilecekleri, vakit geçirebilecekleri bir dünyanın hayalini kurar, kurduğu hayali gerçekleştirmeye, vapura dönüştürüldüğü yer olan İstanbul'dan başlar ve denize yakın bir alanı duvarlarla çevirir ve duvarlara Yunanca bir cümleyi 3 kez okuyup üfler. Bu duvarların içine kötü hiçbir şey giremez. Bu yer insanların çok hoşuna gelir. Burada türlü çiçek peydah olur, insanlar bu yere Gülhane derler. Bu alan ününü öyle yayar ki ırak illerden insanlar görmeye, gezmeye gelir. Gotlar adlı bir kavim de bu yere gelmeye çıkarlar yurtlarından. Tam İstanbul'a ayak basacaklarken gemilerini lodos vurur. Taklaya gelirler, maflanırlar. Hera bu kavmin anısına parka sütun diktirir. O devirden beri bu sütuna "Gotlar Sütunu" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XIII: Fakülteliler Işığı
📌 Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi
Hera Zeus'un hakkıdan gelmenin yolunun ne olduğundan artık emindir. Bilgi peşinde koşmayı erdemlerin en büyüğü saymaktadır. Bu arada Zeus çok büyük kayıplar vermektedir. Hera'nın doğa bilimlerini geliştirip toplumu bilinçlendirmeye yönelik yaptığı reformlar sonuç vermekte, Zeus yandaşları cehalet uykularından uyanıp Hera'nın safını tutmaktadır. Bu süreç devam ederken Zeus, hakimiyet bölgesinde bir ibadethane inşaatı devam ettirmektedir. Tamamlanmak üzere olan bu yapıda çalışan işçiler bir gün Edebiyat Fakültesi'nden gençlerin şantiyelerine bıraktıkları broşürleri okurlar ve gençlerle uzun sohbete tutuşurlar. İşçilerin ufku, bu aydın gençlerle tanış olduktan sonra çok genişler ve yanlış amaca hizmet ettiklerini anlarlar. Sonra bir olup Hera uğruna çalışmaya başlar, ibadethaneyi de kütüphaneye çeviriler. Kitapları da gençler temin eder. Kütüphaneyi Hera'ya sunarlar ve Hera açılış kurdelesini kesmeye gelir. Makas ilk kezde kesmez. Hera ustabaşına bir çeyrek altın verince makas düzelir. Açılış yapılır. Hera bu yapıya, en kutsal şeyin bilgelik olmasına ithafen dilimizde "Kutsal Bilgelik" anlamına gelen bir ad verir. O günden beridir buraya "Ayasofya" denmektedir.
Ümit İle Saklı Tarih XIV: Hamamcı Zeus ve İsyan
📌 Yerebatan Sarnıcı
Hera'nın aksine Zeus, doğa bilimlerine değer vermediği için birçok zorlukla karşılaşmakta ama kendisi, imkanlarını kullanıp bu zorlukları atlatıp çaresiz halkın sefalet, açlık, susuzluk, veba gibi unsurlarla boğuşmasını Olimpos'taki tahtından seyretmektedir. Sadece kör edici intikam hırsını ve kendi refahını önemsemekte, gerisini tınlamamaktadır. Bosforus'ta beşer susuzluktan kırılmaktadır, suyun ederi artmıştır. Zeus diğer Olimposluların gazı ile Ayasofya'nın karşısında bir yerde bir inşaat başlatır, şehrin tüm temiz su kaynaklarını tek bir yere yönlendirir ve buraya tanrılara has bir hamam yaptırmak ister. Karşı çıkma cüretinde bulunanların omuzlarının üstü boş kalır. Zeus bu hamamda müzik de olmasını ister: "Melos!" der ustabaşına. İnşaat gürültüsü yüzünden ustabaşı bunu "melas" -ki "karanlık" demektir- olarak anlar. Hamam tamamlanır, içerisi çok karanlıktır. Zeus isyancıların burayı basacağını bilmektedir. Gözüne bakan kişileri taşa çeviren Medusa'nın iki heykelini koyar hamam girişine ki destursuz girenler taş ola. Suyun kıt zamanında kendi totosunu düşünen Zeus'un kapısına dayanır halkı. Hamama giren 336 kişi sütun gibi donar kalır. Kalanlar içeri girmez fakat kapıyı yıkarlar. Zaman geçer, toprak yükselir, burası yıllar boyunca toprağın altında unutulmuş olarak kalır. Bir gün kazı yapan kişiler şans eseri hamamın diğer ucundan bir giriş açarlar. Gördüklerine şaşar, burayı bir sarnıç zannederler. O günden beri buraya "Yerebatan Sarnıcı" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XV: Taklaya Gelen Yandaş
📌 İstanbul Üniversitesi / Beyazıt Kampüsü
Zeus ve Hera arasındaki savaş her alana yayılmıştır. Hera, dünyayı zalım Zeus'tan kurtarmak için canından olmayı gözden çıkarmıştır. Zeus ise elindeki kuvvetler ile ne yapacağını kara kara düşünmektedir. O dönemde Zeus'un elinde bir okul vardır fakat okulun gidişatı Zeus'un hoşuna gelmez. Hera'nın yaptıkları diyardan diyara, kulaktan kulağa dolanmakta, Zeus'un gaddarlığından bıkmış insanların kalplerinde bir umut yeşertmektedir. Okulda da sık sık isyan çıkmakta ve Zeus'un kuvvetleri bu isyanları bastırmaktadır. Zeus okulda bir seçim düzenlenip yöneticisinin değiştirilmesini ister. Güvendiği bir yandaşının seçimi kazanacağını düşünür, okulda bu yandaş aracılığıyla söz sahibi olmak ister. Seçim yapılır, sonuçlar belli olur, Zeus ve tayfası taklaya gelir. Muhalif aday kazanır, Zeus cinnet atına biner. Okulu yakıp yıkmaya kalkar. Hera ve kuvvetleri yetişir, yaman vuruş olur, ortalığı kan götürür. Zeus yenilir ve kaçar, Hera okula hakim olur. Okula, savaşta ölenlerin anısına büyük bir kapı yaptırır, kapının üstüne de savaşta ölen 1453 kişiye atfen Latin sayıları ile MCDLIII yazdırır. Okulun adına "İstanbul Üniversitesi" der. O günden beri bu okul "İstanbul Üniversitesi" olarak bilinmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XVI: Naletli Hefaistos
📌 Anadoluhisarı, Istanbul, Turkey
Zeus Hera'yı vapura çevirip onu cezalandırmadan önce, ikisinin de birbirine vurgun olduğu zamanlarda, Hera ve Zeus sıcak bir yaz günü bir kavak gölgesinde takılmaktadırlar. İkisinin de hızlı zamanlarıdır, Hera Zeus ile cinsel münasebete girmek istemektedir fakat Zeus karşı çıkar. Başkâhin Zeus'a eğer kar yağmazdan evvel bir çocuk yapmaya kalkarsa başına nalet geleceğini söylemiştir. Hera alınır ama isteğinden vazcaymaz. Dionisos'a çok kuvvetli bir içki hazırlamasını söyler, Dionisos bu isteği yerine getirir. O günden sonra Dionisos'un adı "şarapçı" olarak kalır. Hera bu içki ile ertesi gün aynı yerde Zeus'u serhoş eder ve isteğine ulaşır. Zaman geçer, hamile Hera doğurur. Doğan çocuk Hefaistos'tur. Ama topal ve çirkindir, kehaneti gerçekleştirmiştir. Hera çocuğundan nalet eder ve onu sürgün eder. Hefaistos'un gittiği yer Anado'dur. Orada zanaat öğrenir, muhteşön bir demir ve taş ustası olur. Ana hasreti de bir yandan ciğerini dağlar. Hefaistos anasına haber salar. Anası da oğlunu özlemiştir, pişmandır. Aradan çok uzun zaman geçmiştir, Hera çocuğunun babasına şimdi düşmandır ve bir koşul ile oğlunu kabul eder; Bosforus'ta bir hisar. Hefaistos kabul eder ve memleketine döner. Anado'dan geldiği için ona "Anadolu" derler. Tüm ustalığını konuşturup bir hisar yapar. Hisara da "Anadolu Hisarı" derler.
Ümit ile Saklı Tarih XVII: Aegir'in Hediyesi
📌Sultanahmet Alman Cesmesi
Günümüzden binlerce yıl öncesinde yaşanan son buzul döneminde kutup buzulları orta enlemlere doğru ilerlemiştir ve yüksek enlemlerde yaşayan medeniyetleri daha sıcak olan alçak enlemlere göç etmeye zorlamıştır. Bu medeniyetlerden biri de Germen Medeniyeti'dir. Kapılarına dayanan buzullardan kaçıp sıcak denizlere inmek isterler. Sıcak denizlere inme ülküsü Ruslara değil Germenlere aittir. Yola çıkan Germenler gemilerle Tuna Nehri boyunca sallanarak Bosforus'a varırlar. Önderleri deniz tanrısı olarak taptıkları Aegir'dir ve Aegir kendini bir feribota dönüştürebilmektedir; ne de olsa deniz tanrısıdır. Germenler gelirken yanlarında çok muhteşön bir şey getirmişlerdir; mermer bir çeşme. Germenler gelirler ve yerleşecek bir yer ararlarken Aegir Hera'yı görür, kamyon çarpmışa döner. Aegir Hera'ya vurulur ve onun kalbini kazanmak ister. Hera da Zeus'tan sonra, karşı cinsle münasebeti kesme kararı almış olmasına rağmen Kuzey Avrupa ekolünü denemek ister ve Aegir'e yeşili yakar. Bunlar manita olurlar, ikisi de çok iyi anlaşmakta, biri vapur, biri feribot, boyuna gezmektedirler. Aegir, kendisini varlığı ile ödüllendirdiğini düşündüğü Hera'ya Alman ilinden getirdiği çeşmeyi hediyeler. Hera bu güzel eseri Zeus'un Osiris'ten hediye olarak alıp diktiği dikilitaşın karşısına, Sultanahmet Meydanı'na diker. Zeus'a da "Senin arkanda Mısırlılar varsa benim de yanımda Germenler var." şeklinde mesaj vermiş olur. Bu çeşme o zamandan beri Aegir ve Hera'nın hayrına su dökmektedir. Adına "Alman Çeşmesi" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XVIII: Artemis'in Doğanları
📌 Unkapanı, Istanbul, Turkey
Zeus günümüzde Yerebatan Sarnıcı olarak bilinen yere şehrin tüm temiz su kaynaklarını yönlendiriği ve orada kendine bir hamam yaptırmak istediği için şehirde su sıkıntıları baş göstermişti. Şehrin insanları kendilerine Zeus'tan hayır gelmeyeceğini anlayınca kendi işlerini kendileri halletmek isterler ve şehre bir kemer ile su getirmek üzere işe koyulurlar. Amaçları Trakya'dan temiz içme suyunu bir su kemeri ile şehre akıtmaktır. İnşaata başlarlar fakat Zeus bunu öğrenince cinnet atına biner. Kendi izni ve bilgisi dışındaki bu işi kendisine edilmiş bir küfür olarak görür. Bir akbaba kılığına girer ve kemer için gece gündüz, zor şartlarda çalışan işçilerin belası olur, işçileri perişan eder, yarısını öldürür, yarısını da sakat bırakır. Akbabanın hakkından gelemeyen şehirliler var imkanları ile kemeri bitirmeye çalışırlar ama denir ki kemerin temelinde taş olduğu kadar ceset de vardır. Akbabanın vahşetine Artemis dur der. Hera'nın çok yakın dostu olan Artemis vahşi hayvanların tanrıçasıdır ve Artemis bu akbaba ile mücadele etmeleri için doğanlarını kemer inşaatına gönderir. Bir 1 Mayıs günü bu boz renkli doğanlar akbaba ile cenge tutuşur. Akbaba yaralanıp kaçar ve bir daha kemerin gölgesinden bile geçemez. İşçiler huzur içinde çalışmaya devam edip kemeri bitirirler ve şehre oluk oluk temiz su gelir. O zamandan beri her 1 Mayıs "İşçi Bayramı" olarak kutlanmakta ve o zamandan beri bu kemere "Bozdoğan Kemeri" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XIX: Otostop ve Teleferik
📌 Pergamon
Hera'yı yenmeyi düşünen Zeus'un askeriye ile kafayı bozması, kültür-sanat-bilim başkenti olan bir şehri unutmasına veyahut önemsememesine sebep olur. Selene, Helius ve Eos kardeşler tarafından kurulmuş olan bu şehir 10.000 kişilik tiyatrosuyla, gözlemevleriyle, akademisi ve lisesiyle, pazarı ve agorasıyla bilginlerin, sanatçıların, meraklıların uğrak yeriydi. Zeus'un idaresinin üzerlerinde zayıfladığını gören şehirliler, bir gecede bağımsızlığını ilan etmiş ve yine aynı gece Hera'ya bağlılıklarını ilan etmişlerdir. Teftiş için şehre gelen Hera ilginç bir şey ile karşılaşır. Şehirdeki insanlar ilginç bir şekilde kara tenlidir. Araştırmalarından sonra Hera bunun sebebinin, şehre gelip giderken at arabalarına otostop çeken şehirlilerin birbirlerini at arabalarına almaması olduğunu anlar. Yıllar önce bir seri katil otostopçunun saldığı korku yüzünden şehirliler birbirlerine yardım etmemekte, maddi durumlar yüzünden değişik dönemlerde araba sahibi oldukları için hepsi aynı sıkıntıdan etkilenmekte ve böylece de genel olarak tüm şehirliler sağa, sola yaya giderken güneşte yanıp kavrulmaktadır. Hera'nın aklına muhteşön bir fikri gelir ve olayı çözer. Şehrin ortasından deniz kıyısına bir teleferik yaptırır. Bu dünyanın ilk teleferiğidir ve su gücü ile çalışır. Teleferiği yapan ustanın adı Pergame'dir ve teleferiğe Pergamon adını verir. Teleferiğin adı da zaman içinde şehir ile özdeşleşir. O zamandan beri buraya "Pergamon" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XX: Foça'nın Surları
📌 Foça, İzmir
Hera'nın deniz ile birleşmesinden bu yana uzun zamanlar geçmiştir. Ne Zeus Hera'ya, ne de Hera Zeus'a düşmanlığını unutmuştur. Ama vapurlardan türeyen insanlar bunları unutmuş, kendi ortaya çıkışları ile ilgili evrilen efsaneleden hangi birine inanacağını bilemez olmuştur. İnsanların, ortaya çıktıkları dönemden beri kullandıkları dil, Hera'nın soyundan gelen vapurların kendi aralarında türettikleri dildir. Bu dil binlerce yıl içerisinde, insanların elinde gittikçe özünden uzaklaşır ve vapurlar ile insanların dilleri birbirinden ayrı iki dil olur. Bunun üzerine Hera dünyanın en güzel yerini bulup oraya bir arkeoloji okulu kurmaları için yanındakilere emir verir. Hera'nın amacı vapurlar ve insanlar arasındaki tarihsel birlikteliğin günyüzüne çıkmasıdır. O okul yaklaşık 3000 yıl topluma ve bilime hizmet verir. Vapurlar ise gerek kendi medeniyetleri, gerek insan medeniyetine yapılan bu büyük hizmeti ödüllendirme, iyiliği karşılıksız bırakmama bâbında bu okulun etrafını, okulu Zeus ve benzeri bilim düşmanlarından koruması amacı ile, muhteşön bir surla çevirirler. Surun adına ise kendi dillerinde "kalkan" anlamına gelen "Foça" derler. O surun ismi zaman içinde, o bölgede oluşan yerleşim yeri ile özdeşleşir. O zamandan beri bu yere "Foça" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XXI: Yeni Dünya Okulu
📌 Robert American Koleji
Hera ile Zeus'un bilinmeyen çağlarda başlamış olan musibetinin şiddeti azalmak şöyle bir yana dursun, artarak devam etmektedir. Tüm dünya Bosforus ve çevresinde olanı, biteni pür dikkat izlemektedir. Kimi kavim bu kaostan nasıl faydalanabileceğini düşünürken kimi kavim de bu vahşete bir son verme yollarını aramaktadır. Yarım dünya öteden gelen Yeni Dünyalılar bu karmaşa ortamından faydalanıp Bosforus'ta bir okul açma, bu okulda kendi diyarının dili ile eğitim yapma ve eğittiği kişileri Bosforus'un bu düzeni bozuk devletlerinde idari mevkilere getirip onlar aracılığıyla o bölgelerde kontrol sahibi olarak dünya üzerindeki hakimiyetini genişletme çabasındadır. Hera ve safında olanlar bu tür uygulamaların gerçekleşmesine karşı dururlar fakat Zeus ve tarafındakiler Yeni Dünyalıların ikircikli sözlerine kanarlar. Zeus bu okulların açılmasına eyvallah der ama bir koşulu vardır. Narsist Zeus her okulun önünde altından yapılmış bir Zeus heykeli olmasını ister, masraflara da karışmayacağını söyler. Okulcular buna tav olur, hır çıkar, çarşı karışır. Tarafların anlaşmaya varmak üzere bir araya geldikleri bir toplantıda arbede patlar. Aynı aileden sekiz kişi ölür. Ölen sekiz kişi anısına Zeus okulu kendi cebinden yaptırır. Özel olarak bu okula da heykel koydurmaz. Okula da ölen kişilerin aile adını verir. O zamandan bu zamana bu okula "Robert Koleji" denmektedir.
Ümit ile Saklı Tarih XXII: Dardanos'un Zulmü
Zeus sapıktır, bir yandan Hera'yı yenme yolunu ararken bir yandan milletin namusuna göz dikmektedir. Sadece kendi şeyinin derdini düşündüğü için bir gün kafa dağıtıp plan hazırlamak üzere gittiği bir yerde bir ton balığı kılığına girer ve orada yüzen bir köylü kızına tecavüz eder. Kızdan doğan çocuğa Dardanos adını verir. Çocuk büyüyünce babasının başarılı komutanlarından biri olur. Babası da çocuğun yaşadığı yere Dardanel adını verir. Bölge halkı Dardanos'tan ilallah etmiştir ve isyan halindedir çünkü Dardanos kadın, erker, çocuk herkesi Zeus'a asker olarak sunmak ister. Bu haber Hera'ya ulaşınca Hera Dardanos'u uyarır ve "O insanların zulmüne son vermezsen ordumla oraya gelirim!" der. Dardanos da "Gelmeyen şerefsizdir!" diyince çarşı karışır. Hera gelir ama Dardanos, kendi halkını hiçe sayarak tüm bölgeyi ateşe verir. Nice garip, suçsuz insan diri diri ölür. Hera faturayı kesmeye niyetlidir, Dardanos'un sarayını basar, boğazını kestirip leşini taşa bağlayıp boğazın ortasına atar. Bu olaylardan sonra bölgenin adını da bölgenin coğrafî yapısından yola çıkarak Çanakkale olarak değiştirir ki bu kötü anı silinsin hafızlardan. O bölgede ölen insanların anısına da bir anıt yaptırır. O zamandan beri bu anıta "Çanakkale Şehitler Anıtı" denmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder